1500’den 1800’e Almanya

Rönesans Almanya’ya geç geldi. Gerçek tiyatronun gelişiyle daha da geç oldu. On sekizinci yüzyıla kadar iyi kumpanyalar yoktu. 1767’den önce doğru dürüst bir tiyatro da yoktu. Alman oyun yazarlığının gelişmesi içinse Lessing Goethe, Schiller gibi yazarları beklemek gerekti.

Almanya’nın tiyatroda böylesine geri kalmasının nedeni bir ulus niteliği kazanamamış olmasında aranabilir. Küçük dükalıklar, ufak ufak prenslikler, bağımsız şehirler. 1870’de Bismarck Almanya’yı birleştirmeden önce, bu memleketin Paris, Londra, ya da Madrid gibi bir başşehri, bir kültür merkezi yoktu. Avusturya’nın başşehri Viyana düşman şehri sayılıyordu; üstelik oradaki sahnelerde de on sekizinci yüzyıl sonuna kadar daha çok operalar, şarkılı halk komedileri oynanmıştı.

Gene de ayrı ayrı prensliklerde, ayrı ayrı şehirlerde gelişen zengin, özellikleri belirmiş bir Alman kültürü vardı. Leipzig, Hamburg, Mannheim, Frankfurt, Münih, Weimar, Berlin ayrı ayrı birer küçük kültür merkeziydiler.

Almanya’nın bir ulus olarak birleşmesini geciktiren nedenlerin başında savaşlar geliyordu: iç savaşlar, dinsel savaşlar, yabancı orduların memleketi yakıp yıkması. Kanlı Köylü Savaşı 1525’de sona ermeden Reformation kavgaları başlamıştı; bu çekişmeler ta 1648’e, Otuz Yıl Savaşları’nın sonuna kadar sürdü. Dinsel savaşlar Almanya’da, İngiltere ile Fransa’da kilerden çok daha yıkıcı oldu. Hapsburgs, Fransız, İsveç orduları ise Almanya’yı yerle bir ettiler. Otuz milyon Alman yirmi milyona indi. Memlekette ne tarım, ne endüstri, ne de ticaret kaldı. Almanya’nın kendini toparlayabilmesi için bu acı olayların üzerinden bir yüzyıl geçmesi gerekti.

Hans Sachs’ın Kısa Süren Tiyatrosu

On altıncı yüzyıl başlarında bir tiyatro kıpırdanması olmuştu. Ortaçağın dinsel oyunlarıyla ilgisi bulunmayan yerli bir komedi çeşidi yaratan Alman halkı buna Fastnachtsspiel adını vermişti; karnaval oyunları. Almanya’da daha klasikler gereğince bilinmiyordu; onun için de karnaval oyunlarında Roma komedilerinin etkisi yoktur. İtişip kakışmadan, kaba sözlerden bol bol yararlanan bu kısa komediler halkı eğlendirmek amacını güdüyor, sık sık da baştakileri yerme yoluna sapılıyordu. Eh sevilen tip Narr denilen soytarıydı; eğlencesine düşkün, neşeli, biracı bir Alman tipi. Karnaval oyunlarında çoğunca insanoğlunun kötü yanları ele alınır, sonunda da bir mahkeme kurulup yargıçlarla alay edilirdi.

Bu farsları halk salonlarına, kasaba alanlarına kurulan kaba sahnelerde amatör oyuncular oynarlardı; seyircilerden para toplanmazdı. Sonradan işi loncalar ele alınca birçok şehirlerde mastersingers denilen kumpanyalar ortaya çıktı.

Hans Sachs’ın Kilisedeki Tiyatrosu. Hans Sachs 1550 yılında eski, boş bir kiliseyi tiyatro biçimine sokmuştu..

Karnaval oyunları yazanların en ünlüsü Hans sachs adlı bir ayakkabı tamircisidir. 1558’de oyun yazarlığına başlayan Sachs hayatı boyunca birçok uzun komedi, trajedi yazmış, ama asıl başarısını seksen beşi bulan karnaval oyunlarıyla sağlamıştır. Çoğunlukla konularını, kişilerini yerli tiyatronun gereklerine uydurdu, ama tarihten, Kutsal Kitap’tan, klasiklerden de yararlandığı olurdu. Öyle büyük bir başarıya ermişti ki 1550 yılında eski, boş bir kilisede ilk Alman tiyatrosunu kurup bir süre devamlı oyunlar oynadı.

Okullarda

Okullardaki tiyatro çalışmaları hızlı bir gelişme göstermiyordu. Klasik oyunların çevrilmesi, taklit edilmesi, oynanması çok ağır gitmekteydi. Katolik kilisesinin iki öncü hümanizmacısı, Erasmus ile Melanchton Euripides’i Almancaya çevirdiler. Ama on yedinci yüzyıla kadar Almanlar klasik kurallara uyarak, ya da klasik konuları ele alarak oyun yazmayı denemediler. Andreas Gryphius çıktığı yolculuklarda Fransız, İtalyan oyunları görmüştü; Almanca oyunlar yazmaya girişti. Trajedilerinde ölçü kullanıyor, komedilerini düzyazıyla yazıyordu. Yazdığı oyunların yalnız okullarda oynanmış olduğu anlaşılıyor. Daniel Caspar von Lohenstein’ın klasik konulan işleyen trajedileri basıldıysa da oynanmadı. Christian Weise (227) basit, sağlam bir dille, düzyazı olarak, çok değişik konularda oyunlar yazdı. Farslarında ahlak kurallarına uydurulmuş bir Narr tipi yer alırdı. Weise oyunlarında rol alan okul çocuklarını açık açık konuşmaya, kişileri yaratmaya alıştırırdı; ama onun yolunda yürüyenler çıkmadı.

İngiliz Komedi Oyuncuları

1650 yılından önce Almanya’daki profesyonel kumpanyalar hep yabancı topluluklardı  ilkin İngilizler, sonra Fransızlarla. İtalyanlar. Englische Ko moedianten Almanya’da önemli bir etki yarattılarsa da bu etki kalıcı olamadı, 1585’de Earl of Leicester Hollanda seferine çıktığı zaman yanma oyuncular da almıştı; bunlar arasında ünlü Shakespeare soytarısı William Kempe de bulunuyordu. Leicester’ in oyuncuları önce Danimarka sarayında, beş yıl sonra da Dresden’de oyunlar verdiler. 1605’de Kont Mo ritz, Robert Brown kumpanyası için özel bir tiyatro yeri hazırlattı. Bu kumpanya 1590’dan beri Almanya’daydı; hem halkı, hem de soyluları eğlendirerek 1620’ye kadar orada kaldı. Commonwealth kurulunca Almanya’ya göçen İngiliz kumpanyalarının sayısı epeyce arttı; bunlar 1660’a, Restoration’a kadar Alman şehirlerinde, kasabalarında dolaşıp durdular.

İngiliz komedi oyuncularının repertuvarında Gammer Gurton’s Needle gibi komediler, jig’ler interlude’lar, Kutsal Kitap’tan alınma oyunlar, Shakespeare ile Marlowe’dan kısaltılmış eserler bulunurdu. Önceleri oyunlar İngilizceydi, gülünç interludeiarda çat pat Almanca da konuşulurdu. Bu yüzden de oyunlarda daha çok harekete önem verilir, uzun konuşmalar, şiire, felsefeye dayanan bölümler atılırdı. Birkaç yıl sonra kumpanyalarda, hem erkek, hem de kadın, yerli oyuncular yer almaya başlayınca, oyunların baştan sona, Almanca oynanması sağlanmış oldu. Ne yazık ki bu kumpanyalar daha çok İngilizce repertuvarlarındaki eksik, kısaltılmış oyunların çevirilerini oynadılar. Dük Heinrich Julius gibi oyun yazarları da o kaba komedileri taklit etmek yoluna saptılar. Almanca yazılan trajedilerse hiçbir şey anlatmayan gürültü, öfke yığınları halini aldı.

1648’de Westphalia Barışı yapıldıktan sonra, Fransa ile İtalya’dan da kumpanyalar gelmeye başladı. Saraylarda oynamak üzere çağırılan bu kumpanyalar zaman zaman halka da oyunlar verdiler. Corneille ile Racine’in Alman oyun yazarlığı üzerinde az bir etkisi oldu; buna karşılık Moliere’in hiç etkisi olmadı. 1700 yılından sonra commedia deli’arte oyunları büyük bir ilgi gördüyse de, 1767’ye Lessing’in Minna von Barnhelm’ine kadar Alman oyun yazarları toplumsal komediye yanaşmadılar.

Frederika Carolina Neuber

Otuz Yıl Savaşları’nın sonuna kadar Almanya’da yerli kumpanyalar yoktu denilebilir. Küçük oyuncu topluluklarıysa şehir yönetmenlerince hoş karşılanmaz, serserilerle, hırsızlarla bir tutulur, bir yere bağlanmalarına izin verilmezdi. Oynadıkları çoğunca kaba farslarla Hauptund Staatsaktionen diye anılan yerli oyunlardı. Bu alanda ilk önemli adım Johann Velten adlı bir üniversite mezununun gezici kumpanyalardan birine girmesiyle atılmıştır. 1669’da Velten, Corneille’in Polyeucte’ünden yapılmış kötü bir adaptede rol aldı; daha sonra da Moliere’in komedilerini, Hamlet’i oynadı. Ama halk Hanswurst ile Har lequin’i seyretmek istiyordu; Velten on yedinci yüzyılın sonunda yoksulluk içinde öldü.

Alman sahnesinin önem kazanması Frederika Carolina Neuber adlı bir kadının öncülüğüyle başlamıştır. Bir avukatın kızı olan Fredika 1717’de evlenmek için evden kaçmış, sonra da kocasıyla birlikte bir tiyatro kumpanyasına girmişti. Hem güzel, hem de çok kabiliyetli bir oyuncuydu. 1727’de kendi kumpanyasını kurarak Leipzig Pazarı’nda oyunlar verdi. Leipzig Üniversitesinin estetik profesörü olan Johann Christoph Gottsched  Frederika’nın kumpanyasına on yıl kadar yardım etti. Gottsched bilgili, tiyatroyu çok seven bir insandı. Karısı, arkadaşlarıyla birlikte Frau Neuber’e klasik Fransız trajedilerini çevirdi, adapte etti. Neuber Kumpanyası bu oyunların yanı sıra halkın sevdiği ucuz farslan, komedileri de oynamak zorundaydı; ama Gottsched’in yardımlarından yararlandığı yıllar boyunca Frederi ka Carolina Neuber Alman Tiyatrosu’nun gerçek bir öncüsüydü. Neuber Kumpanyası, Leipzig’den başka, Dresden, Brunswick, Hanover, Nuremberg gibi şehirlerde de oynuyordu. 1739’da Neuber ile Gottsched’ in araları açıldı. Ertesi yıl Rusya’da bir turneye çıkan kumpanya geri döndüğü zaman Gottsched gene Leipzig’deki başka bir kumpanyayı desteklemekteydi. 1742’de Neuber genç bir öğrencinin, Lessing’in ilk komedisi Der junge Gelehrte’i oynadı. Frederika’nın pahalı sahne düzenlerine, gösterişe düşkünlüğü, sonunda kumpanyasının dağılmasına yol açtı. Çoğu oyuncular gibi, o da yoksulluk içinde öldü .

Frederika Caroline Neuber oyuncularını dikkatle seçer, titizlikle prova yaptırırdı. Onun kumpanyasından yetişen oyuncular Almanya’da bir oyunculuk geleneği kurulmasını sağladılar. Johann Friedrich Schoenemann, Neuber Kumpanyasından ayrıldıktan sonra Almanya’nın ikinci büyük tiyatro adamı oldu, iyi bir oyuncu değilse de, çok iyi bir yönetmendi. Gottsched’in yardımıyla önemli oyunlar sahneye koydu. İki büyük oyuncu, Konrád Ackermann ile Konrad Ekhof onun kumpanyasındaydılar. Bu oyuncular sonradan Hamburg’da çok önemli bir tiyatro hareketine giriştiler.

Hamburg’da Tiyatro

Hamburg bağımsız bir şehirdi; geniş, zengin bir şehir. On altıncı, on yedinci yüzyıllarda Fransız Sarayı’nı taklit etmek isteğiyle operalar yaptıran kimi Alman dükalıkları, prenslikleri gibi, Hamburg da 1678 yılında bir opera yaptırmıştı. Konrad Asker Hamburg’a geldikten bir zaman sonra, 1765’de, şehrin yönetmenlerini kandırarak bu opera yapısının kusursuz bir tiyatro biçimine sokulmasını sağladı. Böylece Almanya yalnızca iyi oyunları oynayan bir kumpanyaya kavuşmuş oldu.

Daha önce Almanya’da tiyatro olarak yaptırılmış pek az yapı vardı. 1605’te Hesse’de İngiliz Komedi Oyuncuları için tahta bir tiyatro yaptırılmıştı. Augsburg’da biri 1630’da, öbürü 1665’de yaptırılmış iki tiyatro olduğunu biliyoruz. Ama bu tiyatrolar uzun zaman ayakta kalmış değillerdi. 1708’de Viyana’da açılan tiyatro ise danslı, şarkılı halk komedileriyle yetinmişti. Hamburg Tiyatrosu kurulduktan sonra Viyana’daki tiyatrolarda da iyi eserlere yer verimliye başlandı. 1771’de Gotha’da açılan ilk saray tiyatrosu ile 1778’de Mannheim’de açılan Ulusal Tiyatro da Hamburg’da kazanılan başarıların etkisiyle yaptırılmış tiyatrolardır.

1767’de Ekhof, Ackermann, Sophie Schroeder Hamburg Ulusal Tiyatrosu’nu kurdular. İki yıl bile geçmeden başarısızlığa uğrıyarak kumpanyayı dağıttıkları görüldü; ama birkaç yıl sonra yeniden kurdukları kumpanya çok büyük bir başarı kazandı. Bu ünlü oyuncuların Hamburg’da ilk oynadıkları eserler arasında Lessing’in Minna von Barnhelm’i, Moliere’in, Voltaire’in, Goldoni’nin oyunları vardı. 1771 de kumpanya yeniden canlandırılınca bunlara Goethe Holberg , Calderon, Schiller, Shakespeare gibi yazarların oyunları da eklendi.

Lessing

Hamburg Ulusal Tiyatrosu’nun en ilgi çekici, en önemli kişisi oyunlar da yazan bir eleştirmendi: Gott hold Ephraim Lessing. Almanlar oyunları okuyup değerlendiren kimselere Dramaturg diyorlar. Lessing ilk profesyonel dramaturg’dur. İkinci bir görevi de haftada iki kere oyunlar, oyuncular, oynayış üzerine düşüncelerini yazıp birkaç sayfalık bir kitapçık halinde yayımlamaktı. Tiyatro bu işi yaparken taraf tutmamasını, bir dergiye yazar gibi yazmasını istemişti. Ama üç ay sonra Lessing oynayışı eleştirmeyip yalnızca oyunlar üzerinde durmak gereğini duydu.

Lessing’in yazdığı 104 eleştiri yazısı sonradan Die Hamburgische Dramaturgie adlı kitapta toplanmıştır. Bu yazılar günümüzde de okunacak değerdedir.

Gençlik eseri Der Junge Gelehrte’den başka en az dört oyun yazmıştır. Miss Sara Sampson orta tabaka hayatını ele alan duygulu bir trejedidir. Bu oyunda Alman sahnesine ilk olarak tabii bir dil çıkarılmış, düzyazı kullanılmıştı. Lessing Minna von Barnhelm adlı komedisinden sonra, gene düzyazıya dönerek Emilia Galotti’yi yazdı. Bu oyunda soyluların ahlak anlayışını yerer. Ölçülü olarak yazdığı

Nathan der Weise  adlı oyununda ise dinsel hoşgörüyü savunmuştur.

Schroeder

Ekhof’u, Lessing’i olan Hamburg Ulusal Tiyatrosu ilk açıldığında başarısızlığa uğramaktan kurtulamamıştı. Halk iyi oyunlarla düzenlenmiş bir repertuvara hazırlıklı değildi, duygulu komediler, cici baleler seyretmek istiyordu. Başarısızlık kumpanya içinde birtakım anlaşmazlıklar yarattı. Sonradan Almanya’nın en büyük oyuncusu olan genç Friedrich Ludwig Schroeder i238) çevirdiği dolaplarla Ekhof’un kumpanyadan ayrılmasına yol açtı, ama kısa bir süre sonra kendisi de çekilmek zorunda kaldı. İki yıl kadar sonra ise Schroeder dağılmış olan kumpanyayı yeniden canlandırmak isteğiyle iş başına geldi; oyunculuktaki ustalığı kadar, yöneticilikteki ustalığının da yardımıyla gerçek bir başarıya erdi. Bir yandan duygulu komediler, müzikli, danslı oyunlar oynuyor, bir yandan da Shakespeare, Lessing, Goethe, Schiller gibi yazarların en güzel eserlerini sahneye koyuyordu.

Günün duygululuğa düşkün seyircilerine değil Shakespeare’i, Goethe ile Schiller’i seyrettirmek bile çok güç bir işti. Goethe’nin Goetz von Berlichingen adlı oyunu hem Sturm und Drang diye anılan edebiyat hareketinin başlamasına yol açmış, hem de Shakespeare ile Alman seyircisi arasında bir köprü olmuştu. Sturm und Drang hareketi içinde yazılan oyunların hepsi Shakespeare’in kural dinlemez davranışına uyuyordu; ama bu oyunlarda düzyazı kullanılmaktaydı. Schroeder Sturm und Drang yazarlarının oyunlarını oynayan tek yönetmen değildi; buna karşılık Shakespeare’i Alman sahnesinde başarıya ulaştıran ilk tiyatro adamı olmak şerefi yalnızca onundur.

Goethe

Johann Wolfgang von Goethe Almanya’nın en büyük şairiydi. Oyun yazarlığı, tiyatro yönetmenliği alanlarında sağladığı başarılar şairliğinin, felsefe, tabiat bilimleri üzerine geniş bilgisinin izlerini taşır. Ayrıca, ressamlığı da vardı. Daha yirmi dört yaşındayken yazdığı Goetz von Berlichingen adlı oyunuyla Stum und Drang hareketinin öncüsü olmuştu. Ertesi yıl ünlü romanı Genç Werther’in Acılarım’nı yazdı. Wilhelm Meister adlı eseriyse Alman romancılığım otuz yıl etkisi altında tuttu.

Elli yıldan fazla bir süre Goethe, Weimar Dükü’nün devlet işlerini yürütmesine yardım etmiş; ayrıca, yirmi altı yıl dükalığın tiyatrosunu yöneltmişti. Önceleri sarayın içindeki küçük bir tiyatroda amatörlerin oynadığı oyunları düzenlemekteydi. Kısa bir zaman sonra hükümette önemli görevler aldı; işlerinin çokluğu yüzünden sanat çalışmalarından uzak kalmaya başladı. Weimar’a 1775’de gitmişti; 1786, 1787 yıllarını İtalya’da geçirdi; 1791’de Weimar Dükalığı’nm yeni yaptırılan tiyatrosuna yönetmen oldu.

Goethe Sturm und Drang çağında Shakespeare’in etkisindeydi. Klasik tiyatro kurallarına uymak gereğini duymuyordu. Başkaldırma kaçınılmaz bir şeydi. Kahramanlıkla trajedi hayatta birbirinin ayrılmaz parçalarıydı. İnsan, birey değerlendiriliyordu. İtalya yolculuğu Goethe’nin düşüncelerinde de, oyun yazarlığında da önemli değişiklikler yarattı. Klasik anlayışa yakınlaştığı görüldü. İtalya’dayken bitirdiği Egmont gene düzyazıydı, eski eserlerindeki duygululuktan büsbütün uzaklaşmış değildi. Sonra Goethe düzyazıyı bıraktı, Iphigenia’yı ölçülü olarak yazdı. Oyunlarının en ünlüsü Faust’u ise Sturm und Drang çağının ilk günlerinde yazmaya başlamıştı, ancak 1832’de, ölümünden üç ay önce bitirebildi. Böylece oyun iki ayrı sanat anlayışının ortak ürünü haline geldi.

Weimar Dükü sarayındaki tiyatronun bir yangın sonunda kullanılamayacak kadar zarar görmesi üzerine, yeni bir tiyatro yaptırmış, bir de profesyonel kumpanya kurmuştu. Oyunların bir türlü başarılı olamadığını görünce, Goethe’den tiyatronun başına geçmesini istedi. Bu göreve büyük bir çoşkunlukla başlayan Goethe klasikleri, çağdaş oyunları Almanca ya çevirdi, çevirtti, dekorlar çizdi, oyunculara tiyatro dersleri verdi, dans etmeyi, eskrim yapmayı öğrenmelerini sağladı, pek çok oyun sahneye koydu.

Sehroeder’in oyun anlayışı karşısında Goethe’nin savunduğu kuramlar hayli eski kalıyordu. Ama ününün büyüklüğü Alman sahnesini uzun zaman etkisi altında tutmasını sağladı. Bu iki büyük tiyatro adamı arasındaki görüş ayrılığının yarattığı çekişme, kendileri sahne hayatından çekildikten sonra da uzun zaman sürdüyse de, sonunda Schoeder anlayışının tam bir üstünlük sağladığı görüldü.

Bir tiyatro yönetmeni olduğu halde Goethe'nin yazdığı oyunlar sahneye yatkın değildi. Eserlerini sahneye kafa tutar gibi yazmış olduğunu kendisi de söylemiştir.

Schiller

Johann Friedrich Schiller 1781 yılında, Wuert temberg Dükü’nün ordusunda doktorluk ederken ilk oyunu Die Rauber’i yazdı. Oyun Mannheim da oynayıp büyük bir ilgi gördü. Ertesi yıl Schiller kendisini bütünüyle edebiyata vermek istediği için Stutt gart’tan Mannheim’a kaçtı. Adını gizleyerek saray tiyatrosunda çalıştı, oyunlar yazmaya koyuldu. 1784’de Kabale und Liebe ile soyluların ahlak anlayışına saldırdı; 1787’de Don Carlos’la hoşgörüyü savundu. Bundan sonra on iki yıl oyun yazarlığına ara verdi. Üniversite profesörlüğü ettiği bu yıllar boyunca tarihle, felsefeyle uğraştı. 1798’de Goethe onu Weimar’a getirdi; 1805’de veremden ölünceye kadar Schiller orada kalarak yeni oyunlar yazdı: Wallenstein (1799), Maria Stuart (1800), Die Jungfrau von Orleans (1801), Die Braut von Messina (1803), Wilhelm Tell (1804).

Schiller ‘de, Goethe gibi, ülküsel güzelliğe ulaşmak amacındaydı. Oyunları Sturm und Drang’ın canlılığını, gücünü taşıyor, bireyi değerlendirme eğilimi toplumsallığa doğru gelişiyordu. Oyun yazarlığı alanında Schiller’in Goethe’ye üstün olduğu bir gerçektir. Bu iki Alman yazarının elli yıl sonra Fransız sahnesinde ortaya çıkacak romantik anlayışı önceden yaşadıkları söylenebilir.