ÖĞRETİCİ METİNLERDE ZİHNİYET
Metin ve Zihniyet Arasındaki İlişki?
Öğretici Metinlerde Zihniyeti Belirleme
Edebiyatın her döneminde deneme, eleştiri, fıkra gibi farklı türlerde öğretici metinler kaleme alınmıştır. Bu öğretici metinler dönemlerinden bağımsız olarak düşünülemez. Her metin döneminin sanat ve kültür hayatını yansıtan bir belge niteliği taşır. Bu yönü ile öğretici metinler ile dönemin kültür ve sanat hayatı arasındaki bağlantıya “zihniyet” denilmektedir. Yazar herhangi bir konuda fikirlerini, araştırma – inceleme sonuçlarını, gözlemlerini vb. aktarırken dönemin ortak düşünce yapısından, sanat anlayışından, bakış açısından yani zihniyetinden etkilenir. Örneğin Köy Romanlarının ilk defa gelişip yaygınlaştığı dönemde bu tür hakkında yazılan olumlu yargılar zaman içinde geleneğin bayağılaşması, yeni konu üretememesi ile olumsuza dönmüştür. İşte bu dönemler arasında aynı konudaki farklı anlayış zihniyetin değişmesinden kaynaklanır.
Öğretici Metinlerde Zihniyet Değişimi
Edebiyatımızda her edebi gelenekte farklı bir zihniyet görülür. Öğretici metinlerin gelişip yaygınlaştığı Tanzimat Döneminden başlayarak günümüze varana kadar yazarlar arasında çok farklı kültür ve sanat anlayışı görülür. Bunları kısaca belirtelim:
Tanzimat Dönemi Öğretici Metinleri: Bu dönem edebi metinlerde diğer türlerde olduğu gibi toplumsal kaygı güdülür. Metinlerde toplumsal, kültürel, sanatsal konular işlenir. Dönemin en temel konuları yanlış batılılaşma, dil ve divan geleneğinin yenileştirilmesidir. Dönemin yazarları Batı etkisi ile ilk defa makale, röportaj gibi türleri denemiştir. Aynı dönemde divan şiirinin eleştirisinin yapıldığı Tahribi Harabat; Zemzeme, Demdeme gibi yazılar kaleme alınmıştır. Sanat toplum içindir anlayışı hakimdir.
Serveti Fünun Dönemi Öğretici Metinleri: Bu dönem öğretici metinlerinde sadece sanatsal kaygı güdülür. Dönem yazarları ,edebi türlerde olduğu gibi, estetik güzelliğin önemli olduğu görüşünü savunur. Sanat sanat içindir anlayışı hakimdir.
Milli Edebiyat Dönemi Öğretici Metinleri: Dönemde yaşanan olumsuzlukların etkisi ile milli değerlere, halk kültürüne dönüş söz konusudur. Dönemin öğretici metinlerinde açlık, savaş, eğitim, Anadolu gibi temalar işlenir. Bu dönemin önemli bir özelliği öz Türkçe’nin gelişip yaygınlaşmasıdır. Bu dönemde yazılan “ Yeni Lisan” isimli makalede Türkçedeki Arapça, Farsça unsurların atılarak yerlerine öz Türkçe kelimelerin bulunup kullanılması düşüncesi dile getirilmiştir. Sanat toplum içindir anlayışı hakimdir.
Cumhuriyet Dönemi Öğretici Metinleri: Bu dönem öğretici metinlerinde temel konu Cumhuriyet, yenileşme, eğitim, Anadolu ve Atatürk ilke ve inkılaplarıdır. Yeni kurulan ülkede eğitimin yaygınlaşması, ilke ve devrimlerin benimsenmesi için yazılar kaleme alınmıştır. Bu konuda Atatürk “Nutuk” isimli eseri kaleme almıştır. Yine bu dönemde aydın yazar ilk defa İstanbul dışına çıkmış ve Anadolu’yu tanımıştır. Kimi yazar gözlemlerinden hareketle roman hikaye gibi edebi türler yazarken kimisi makaleler, gezi yazıları, günlükler tutmuştur.
Öğretici Metinlerde Zihniyeti Belirleme
Öğretici metinlerde zihniyet tema ve konu ile doğrudan bağlantılıdır. Çoğu öğretici metinde motifler birer zihniyet göstergesi olarak düşünülür. Örneğin Batılılaşmanın anlatıldığı deneme türünde bir metinde yazarın savunduğu görüş aynı zamanda zihniyettir. Yazar şahsi fikrini dile getirirken aslında yaşadığı toplumun ortak düşüncesini ortaya koyar.
Şu örneğe inceleyelim:
“Şiirin tamamı, Türkçenin aynı şiir ahengiyle örülmüştür; vezninden kafiyelerine, imgelerinden, onları somutlaştıran kelimelerine, tam bir Türk şiir sentezidir. Bunu “günümüzün Türkçesine” çeviriniz; Bayburtlu Zihnî de, ondan önce Tevfik Fikret’in, Cenab’ın, Yahya Kemal ya da Haşim’in uğradığı felakete uğrayacaktır; tatsız tuzsuz bir metin! “Yeni” Türkçe, şiirimizin “klasiklerini”; uydurulan kelimeler bin yıllık çağrışım yükünden mahrum olduğu için, derinliği olmayan “metinlere” dönüştürmektedir.”
Attila İlhan / O “Ses” ki Bizimdir.
Metinde yazar dilde sadeleşme hareketinin edebiyatta ortaya çıkardığı olumsuzluklardan bahsetmiş. Eski kelimelerin unutulması ile yakın tarihteki şair yazarlarımızın eserleri ile divan geleneğine varana kadar tüm eski eserlerin tatsız tuzsuz birer metin haline dönüştüğünü dile getirmiş. Halbuki kendinden önce Milli Edebiyat döneminde şair ve yazarlar dilde sadeleşmeyi savunmakta idi. Farklı dönemlerdeki bu anlayış değişikliği zihniyet değişimi olarak görülür. Attila İlhan’ın ve döneminin zihniyeti ile Milli Edebiyat döneminin şair ve yazarlarının zihniyeti yani sanat, kültür, dil vb. anlayışı bir değildir.