ELEŞTİRİ ( TENKİT ) TÜRÜ VE ÖZELLİKLERİ

Eleştiri Nedir?, Tenkit Nedir?, Eleştiri Özellikleri?

Bir edebi eserin ya da sanat eserinin iyi ve kötü, başarılı ve zayıf yanlarının belli bir takım bilimsel yöntemlerle incelenip ortaya koyulduğu yazıları tenkit yani eleştiri denir. Eleştiri yapılırken eserin içeriği ve bu içeriğin ele alınış biçimi belgeler ve deliller ışığında irdelenir. Bir edebi eserin sadece iyi yanlarının ortaya konması övgü; yine sadece kötü yanlarının sergilenmesi ise yergi olarak nitelendirilir. İki durumdu da eleştiri yapılmış olmaz. Gerçek eleştiride eleştirmen tarafsız olmalıdır. Bu demek değildir ki bir edebi eser tümüyle güzel ve başarılı ya da tamamen başarısız olamaz. Bazı eserler tüm yönleri ile kusursuzdur.

Eleştiri türünün özellikleri:

İyi ve tarafsız bir eleştiri nasıl olmalı?

Eleştirmenin bir edebi ya da sanat eserinin kıymetini yani değerini ortaya koymak için yapıldığını belirtmiştik. Bu yönü ile eleştirinin amacının iyi ve güzeli ortaya çıkarmak olduğunu söyleyebiliriz.

1-         Eleştiri yazılarında yazar nesnel bir dil kullanır.

2-         Eleştiri türü bilimsel yazılar arasında değerlendirilir.

3-         Eleştiri yazılarında tarafsızlık esastır.

4-         Eleştiri yazılarında anlatım açık ve sadedir.

5-         Eleştiri yazıları diğer türlerde olduğu gibi bir plan ile yazılır.

6-         Eleştiri yazılarında düşünceyi geliştirme yollarından yararlanılır.

Eleştiri türünde yazı nasıl yazılır?

Bir eleştiride bulunabilmek için insanın konu eser hakkında bilgi birikiminin olması gerekir. Örneğin bir şiirin eleştirisini yapabilmek için şiir hakkında bilgimizin olması gerekir. Birçok şiir okumuş Türk ve Dünya edebiyatından şiir örnekleri sıralayabilen, şiirin özelliklerini bilen bir insanın şiiri eleştirmesi ile şiirden anlamayan bir insanın herhangi bir şiir üzerinde yargıda bulunması aynı bilimsellikte ve değerde olmayacaktır. Anlaşılacağı üzere iyi bir eleştiri yazısı bilgi birikimi gerektirir.

Eser belirleme:

Edebiyatta her gün yeni bir eser kaleme alınmaktadır. Eleştiri yazısı yazılmadan önce hangi başlıkta eleştiri yapılacağı belirlenmelidir. Örneğin eleştiri roman alanında mı? Ya da tiyatro alanında mı? Yapılacak karar verilmelidir. Sonrasında eser seçilmelidir. Güncel eserlerin eleştirisi her zaman daha dikkat çekici olacaktır.

Eleştiride amacın belirlenmesi:

Her eleştiri bir amaca yöneliktir. eleştiri yapmanın amacı her zaman olumlu olmalıdır. Bir eleştiri yazısının ilk amacı edebi eserin değerini ortaya çıkarmaktır. Bunun yanı sıra tanıtmak, okur kazanmak, edebi eserin kalıcılığını sağlamak vb. amaçlarla da eleştiri yazısı yazılabilir.

Bilgi toplama:

Eleştirisi yapılacak alanda, konuda yazar araştırma inceleme yapar. Örneğin yeni çıkan bir roman eleştiriliyorsa kütüphanelerde roman hakkında bilgi toplanır. Öncesinde yazılmış romanlar incelenir. Eleştirisinde bulunulacak romana özgü bilgiler taranır. Misal eleştiri yapılan romanda olayların geçtiği yer başka hangi romanlarda kullanılmış, roman ile yazar arasındaki bağlantı nedir?

Tasnif:

Yazar tüm araştırma incelemelerinin sonunda bilgi, belge ve notlarını gözden geçirir. İşe yarayan ve işe yaramayacak olanları belirler.

Yazma:

Yazma işi eleştiride en külfetli iştir. Yazı belli bir plan ile oluşturulur. İyi bir eleştiride yazı bölümlere ayrılmalıdır.

a-         İlk bölüm, giriş:

Bu bölümde yazar eleştirisinde bulunacağı eseri tanıtmalıdır. Ele alınan eserin adı, konusu, yayın yılı, yazarı vb. tanıtılmalıdır. Bu bölümde yazar benzer eserlerden örnek de verebilir.

b-         Eleştiri bölümü, gelişme:

Bu bölümde yazar eserin ilk olarak olumlu yanlarını sıralar. Eser bir bütün olarak değerlendirilir. Bir eleştiride her zaman olumlu özellikler olumsuz özellikleri bastırmalıdır. Aksi halde edebi eseri eleştirmemek eleştirmekten deha doğru olacaktır. Yine bu bölümde eser hakkındaki olumsuz görüşler belgelendirilerek, eserden örnekler verilerek sunulmalıdır.

Eleştiri bölümünde yazarın bir olumlu bir olumsuz örnekler vermesi onun üslubuyla ilgilidir.

c-          Değerlendirme, özet, sonuç:

Bu bölümde yazar eleştiride bulunduğu noktaları özetlemeli, sıralamalıdır.

d-         Yayın:

Eleştiri yazıları yayına geçmeden önce başka uzmanların gözünden de değerlendirilmelidir.

İyi bir eleştirmen nasıl olmalı?

1-         İyi bir eleştirmen her şeyden önce tarafsız olmalıdır.

2-         Eleştirmenin bilgi birikiminin, genel kültürünün iyi olması gerekir. Eleştirisinde bulunduğu bir roman hakkında yazarından daha az bilgi birikimine sahip bir eleştirmenin yazısı kimse tarafından dikkate alınmaz.

3-         İyi bir eleştirmen dili ustalıkla kullanmalıdır. Üslubunda kırıcı incitici olmamalıdır.

4-         İyi bir eleştirmen eleştirmenliği bir yan uğraş olarak değil bir meslek edasında yapmalıdır.

5-         İyi bir eleştirmen güncel olayları takip etmelidir.

6-         İyi bir eleştirmen eleştiride bulunduğu alanda kendini geliştirmelidir.

7-         Her şeyden öte iyi bir eleştirmen bol bol okumalıdır.

“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olamayız.”

Niçin eleştiriye ihtiyaç duyarız?

Sanat ve edebiyat dünyasında her gün belki yüzlerce eser verilmektedir. Bunlar arasında birçok değerli yapıt daha gün yüzüne çıkamadan kaybolup gitmektedir. İyinin başarılının ayrıştırılmadığı bir ortamda sanatın ve edebiyatın gelişmesi mümkün değildir. Zira gelişme ancak basamak basamak olur. Geçmişte ortaya konmuş değerli eserler gelecekte yazılacak daha başarılı eserler için örnek teşkil eder. Roman türünün tarihsel gelişimini düşünelim: ilk defa Tanzimat döneminde edebiyatımıza girmiştir. İlk örnekleri oldukça başarısızdır. Zira edebiyatımızda bu türü deneyen yazarlarımıza örnek olacak roman geçmişimiz yoktur. Böylelikle Batı edebiyatından oldukça başarılı ilk çeviriler roman türünü tanımamızı sağlamıştır. Eğer önümüze sunulan örnekler çok başarısız vasat örnekler olsaydı romancılığımız bu kadar gelişme gösterebilecek miydi?

Eleştiri okur ile yazar arasında bağlantı kurar. Okurun seçiciliği zayıftır. Birçok okur eleştirilmiş bir eseri okumak ister. Bunu bir sinema yapıtını izlemek için başkasından görüş almaya benzetebilirsiniz.

Eleştiri (tenkit) Yöntemleri

Eleştiri Türleri

Edebiyatımızda veya günlük hayatta eleştiri kavramı yanlış olarak yermek anlamında kullanılmaktadır. Halbuki eleştiri bilimsel bir uğraş olup çoğu kez olumlu sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Eleştiri kişiden kişiye değişen yargılar demek değildir. Gerçek eleştiri bir eserin özelliklerini bilen insanların elinde bilim gibi ortak neticeler vermelidir. Bilimde olduğu gibi eleştiride de birtakım yöntemler kullanılır.

1-         Ruhbilimsel eleştiri:

Bu yöntemde ele alınan eser, yazıldığı ya da işlediği devrin şartlarına, yazarın hayatına, eğitim, görüş açısı gibi özelliklerine göre değerlendirilir.

Bu eleştiri yönteminde eserden çok yazar ele alınıp incelenir. Yazarın istek ve beklentileri, yetişme şartları, sosyal durumu gibi özelliklerinin eserine yansımaları irdelenir. Örneğin Serveti Fünun dönemi sanatçılarının eserlerinde toplumsal meselelere yer vermemeleri yazarların baskıcı bir ortamda yetiştiği gerçeği ile açıklanmaya çalışılır.

2-         Sosyolojik eleştiri (Tarihsel):

Bu eleştiri türünde ele alınan eser bir laboratuvar ortamında deneysel çalışma yapılıyormuş gibi açıklanır, sınıflandırılır ve hakkında kati hükümler verilir. Eleştiri edebi eserin sosyal şartlardan doğduğu anlayışı ile değerlendirilir. Örneğin Dada akımının eserleri umudunu kaybetmiş, yozlaşmış bir toplumda ortaya çıkabilecek doğal bir sonuç olarak saçma ve kuralsız görülür.

3-         Göreceli eleştiri:

Bu eleştiri anlayışında eser eleştirmenin keyfiyetine göre değerlendirilir. Bilimsellik ikinci plandadır. Eleştiride bir sınır çizilmez. Aynı eserin farklı zamanlarda hem başarılı hem de başarısız değerlendirildiği bile olur. Öyle ki bazı eleştirmenler sanat arkadaşları ile aralarının açılmaları ardından eleştirel tutumunu değiştirebilmektedir. Bu anlayış eserlerin değerlendirilmesinde kargaşaya yol açmaktadır.

4-         İzlenimci eleştiri:

Bu eleştiri anlayışında eleştirmen sanata ve edebiyata değişmez yargılar ile bakılmasına karşıdır. Nasıl insanın istek ve beklentileri, davranışları, zevkleri vb. değişiyor ise eleştiri tutumu da değişmelidir görüşü savunulur. Her edebi eser yazıldığı ve okunduğu dönemde bıraktığı etkiye göre değerlendirilir. Ortaya konan değer değişmez değildir. Yazarın aynı esere karşı bugün hissettiği duyguları ileriki bir dönemde de aynen hissetmesi olanaksızdır. Bu anlayışta bir eser kalıcı bir güzelliğe sahip değildir. Önemli olan eserin okunduğunda insanda bıraktığı zevk duygusudur.

5-         (İçerik)Yapısal eleştiri:

Her insanı oluşturan organik bağlar nasıl birbirinden ayrı ise her eserin yapısal bütünlüğü de farklı farklıdır. Eleştiride eser bu özgün yapı içinde değerlendirilir. Eleştirmen edebi eserin kurgusal yapısını ortaya çıkarmakla uğraşır. Yazarın oluşturduğu edebi evreni sergilemek ile uğraşır. Asıl uğraş eserin nasıl yazıldığını belirlemektir.

Not: Çeşitli tez ve ödevlerin hazırlanmasında bu yöntem kullanılır. Edebi eserlerin yer, zaman, kişi, olay vb. gibi başlıklara ayrılması yapısal eleştiri yöntemi ile olur.

Edebi eserlerimizin sınıflandırılmaya duyduğu ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Bir edebiyatın gelişip zenginleşmesinde eleştirinin önemi büyüktür.

Eleştiri Türünün Tarihsel Gelişimi

Eski edebiyatımızda tezkireler birer eleştiri ve biyografi özelliği gösterse de eleştiri türü, edebiyatımıza, Tanzimat edebiyatı akımıyla birlikte Batı’dan girmiştir. Gazetenin yazı hayatımıza kazandırdığı türlerden birisi de tenkittir. Tanzimat Edebiyatı döneminde eleştiri türü daha çok divan şiiri üzerinde yoğunlaşmıştır. Ziya Paşa “Şiir ve İnşa” adlı eserinde divan şiirinin edebiyatımızdaki yerini irdelemiştir. Eleştiri konuları sonraları Türk Dili ile doğu batı çatışması üzerinde yürütülmüştür. Aynı dönemde Namık Kemal ve Recaizade Mahmut Ekrem eleştiri türünde eser kaleme almıştır, eleştiri türünün önem kazanmasına vesile olmuşlardır.

Edebiyatımızdaki ilk eleştiri Namık Kemal’in “Lisan-ı Osmaninin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazatı Şamildir” adlı eseridir. Bu eserde Namık Kemal Osmanlı Dönemi edebiyatının özelliklerini irdelemiştir. Sonraki dönemlerde eleştiri türünde yine Namık Kemal’in Harabat adlı eseri kaleme aldığı görülür. Eleştiri türü gerçek yazınsal özelliklerini Serveti Fünun dönemi yazarları ile kazanmıştır. Bu dönemde Cenap Şahabettin, Ali Canip, Hüseyin Cahit, sonrasında ise Yakup Kadri, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mehmet Kaplan, Nurullah Ataç, Cemil Meriç, Mehmet Murat, Vedat Günyol, Tahir Alangu. Asım Bezirci, Rauf Mutluay, Özdemir Nutku, Metin And eleştiri türünde eser yazmışlardır.

Örnek:

ANIDAN ROMANA

Kemal Bilbaşar, “Zühre Ninem” kitabında büyükannesi Zühre Hanım’ın (1845-1923) yaşamından yola çıkıyor. Kendi gözlemleri, anılarıyla birlikte ailenin büyüklerinden dinlediklerini derleyip toparlamış gözüküyor. Doğumu 1910 olan yazarın henüz 1,5 yaşında olduğu dönemin olayları yer alıyor ilk sayfalarda. Zühre Ninesinin öldüğü sırada ise ancak 13 yaşındadır. Anlatılanlar çocukluğun silik anıları arasından çekilip çıkarılmış, parça parça birleştirilmiş ve bir yaşamı canlandırmakta kullanılmıştır.

Sofya Vidin yolu üzerinde Vraça kasabasında başlayıp Çatalca ilçesinde Hadımköy’de sona eren bu yaşam Rumelili bir eski zaman kadınına aittir. Bu yaşamı savaşlar, göçler, acılar şekillendirmiştir.

Anlatılanlar arasında çarpıcı olmak için bir romancının kalemine ihtiyaç duymayacak pek çok olay bulunmaktadır. Bunların en etkilisi bence Balkan Savaşı’nın acı sonucu olan Rumeli göçüdür. Bu göçün tohumlan elbette ilk Rumeli yerleşmelerinde gizliydi. Ancak tarih, Rumeli’nin Türk halkını yerleştiği topraklardan koparırken hakketmediği acıları da çektirmiştir. Rumeli göçünün edebiyatımıza kazıdığı derin izlerden biri “Tarihçe-i Vak’a-i Zağra”dır. Zağra Müftüsü Hüseyin Raci Efendi’nin bu adı taşıyan anıları için Yahya Kemal Beyatlı, “Balkan’a Seyahat” başlıklı yazısında, «Türkçede bu düzyazı örneği kadar güzel bir parça görmedim” demiştir. Ya-kup Kadri Karaosmanoğlu da mutlaka Yahya Kemal’in aracılığıyla tanıdığı bu anılar için Kadro’da yayımlanan “Yalın Söz” başlıklı yazısında, “Bizde Stendhal’e benzeyen bir hikayeci vardır ki, adı, edebiyatçılarımızın meçhulüdür. Bu adam bir tek eser yazmıştır... Bu ulusal facia destanı, her gün konuştuğumuz dille yazılmıştır. Bunda ne düşmanlar zebaniye, ne olay cehenneme benzetilmiştir. Fakat siz okurken birtakım zebaniler arasından geçtiğinizi ve bir cehennem ateşinde derinizin kavrulduğunu duyarsınız. Zağra Müftüsü bu biçimi nereden almış? Hiç kuşkusuz kendi ruhundan...” diyor.

Zühre Ninenin serüveni Zağra Müftüsününkinden daha az acılı değildir. “Macirlik bizim alınyazımızmış meğer.” diye yakınır onun hemşerileri. “Köprülü’den, İştip’ten, Üstrumiça’dan, Selanik’ten” akın edenlerin göç dalgası, “can lcaygusu” içindeki yüzbinlerce insanı savurup durur. Zühre Nineyi yasadığı olaylar üzerken olgunlaştırmıştır da. “Hangi pezevenkler çıkarır

ilm-i nakt”, “muhâkeme”, “muâheze”, “intikad”