FORUM TÜRÜ VE ÖZELLİKLERİ

Forum Nedir?

Bu konuşma ya da tartışma biçimine ad olan forum sözcüğünün tarihsel bir anlamı vardır. Şöyle ki; sözcük, eski Roma’da halkın toplandığı alan, pazaryeri, kamusal ve özel işlerin görüldüğü merkez, kimi toplum sorunlarının tartışılarak karara bağlandığı yer ve toplantı anlamlarına gelirdi. Günümüzde ise bu sonuncu anlamı doğrultusunda yeni bir kullanım kazanmıştır: Toplumsal bir sorunun geniş bir dinleyici topluluğu önünde, ayrıntılı biçimde ele alınıp görüşüldüğü toplantı.

Panelde olduğu gibi, forumda da toplantıyı ve tartışmayı yönlendirip yönetecek bir başkanın bulunması gerekir. Başkanın görevi hiçbir zaman trafiği yöneten bir görevlininkiyle karşılaştırılamaz. Bu yönden yönetici olacak kişinin şu nitelikleri taşıması gerekir:

Forumda Başkanın Görevleri

1-         Tartışma konusunu çok iyi bilmelidir.

2-         Tartışmaya katılacak konuşmacıları ve dinleyici topluluğunu tanımalıdır.

3-         Kavrama, algılama, özetleme, sonuç çıkarma, düşünceler arasında ilgi ve bağıntı kurabilme gibi niteliklerle donatılmış olmalıdır.

4-         Hoşgörülü olmalı, kimileyin konuşmaların havasını yumuşatacak, konuşmacıları düşündürmeye yöneltecek espriler yapabilmelidir.

Forumun Başlaması ve Tartışmanın Yürütülmesi

Genellikle forum, başkanın tanıtıcı ve açıklayıcı bir konuşması ile başlar. Başkanın konuşması, foruma katılan konuşmacıların ilgilerini kamçılayıcı, onları güdüleyici nitelikte olmalıdır. Bundan sonra konuşmacılara söz verir. Zamanın ustalıkla kullanılması gerekir. Bu, hem konuşmacılara eşit süre ayırma, hem de dinleyicilerin soru ve açıklamalarıyla foruma katılmaları için gereklidir. Ayrıca, konunun başka alanlara kaydırılmaması, konuşmacıların konu dışına çıkmaması da forumu başlatan ve yöneten kişinin özellikle göz önünde tutacağı noktalar olmalıdır.

Forum İle Açık Oturum Farkı

Son yıllarda bizde forum türünün bir başka biçimi görülmeye başlandı. Belirli bir konuda kamuoyunu aydınlatma amacıyla o konuda uzmanlığı olan kişiler (bunların sayısı üç ile altı oluyor) çağrılıp bir yöneticinin yönetiminde o konuyu tartışıyorlar. Kamera önünde gerçekleşen dinleyici öğesinin bulunmadığı bu tartışmalar forumken günümüzde açık oturum olarak adlandırılır. Açık oturum ile forum arasındaki fark burada belirtilen dinleyici öğesidir. Forumlarda dinleyici tartışmalara katılırken açık oturumlarda dinleyici tartışmaya müdahale etmez.

Forum Örneği:

Forumun Konusu: “Çağdaş Dünya ve Türk Şiiri”. Yöneten: Ali Gevgilili. Konuşmacı olarak katılanlar: Prof. Dr. Mehmet Kaplan (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi), Behçet Necatigil (Şair), İlhan Berk (Şair), Cemal Süreya (Şair)... Yayımlandığı yer: Milliyet Gazetesi (13 Temmuz 1975)...

Ali Gevgilili — Çağdaş dünya hiçbir ulusal sınır tanımadan büyük hızla sürekli olarak, değişip duruyor. Bu değişim, birçok kurumun yanı sıra edebiyata, sanata, şiire de yansıyor. Günümüzde şiir bir yandan tüm dünyayı kavrıyor, öte yandan, yine de kendi toplumunun bir ürünü olmaya çalışıyor.

Kuşkusuz ulusal olan ile uluslararası olanın, yerel olan ile evrensel olanın karışmasını yaratan bu durum, sanat, şiir üzerinde çok yanlı birtakım sorunlar da doğurmaktadır. Bugün yapacağımız forumda, uygarlık planındaki yeni değişmelerin nitelikleri ve şiire etkileri üstünde durulacak. Dünya ve Türk şiirinde geleneğin ve değişimin niteliği tartışılacak.

Sayın Prof. Kaplan, sizce çağdaş uygarlık, teknoloji, kültür ve sanat alanlarında ne gibi yenilikler getiriyor? Yenilikler şiire nasıl yansıyor? Onun etki sınırlarını, öz ve biçim özelliklerini ne yönlerde nasıl zorluyor?

Prof. Kaplan — Çağdaş medeniyet ile insan arasındaki münasebet basit bir münasebet değil, karmaşık bir münasebettir. Şair de çağı içinde yaşayan bir insan olduğuna göre, onun da çağdaş medeniyet ile münasebeti basit bir münasebet olmayacaktır.

Çağdaş medeniyet, makinenin ve sanayiin yarattığı, bir büyük şehir medeniyeti olarak gözükür. Şehir, kendiliğinden insanı tabiattan ayırıyor. Bu, dünyada yeni bir şeydir. Ayrıca, makine bütün dünyaya kendi şeklini ve kendi üslubunu vermektedir. Bu gelişimin bütün güzel sanatlar üzerinde tesiri vardır. Resimde kübizmde, yahut ondan sonra soyut sanatta bunu açıkça görebiliriz. Büyük şehrin ve makinenin şiir üzerindeki tesiri çok çeşitlidir. Bir kere büyük sanayi, kendisine has sosyal sanatlar doğurmaktadır. Özellikle modern işçi sınıfı ve onun doğurduğu meseleler, yepyeni dünya görüşlerini ortaya çıkarmıştır. Bu yeni dünya görüşleri de şiire bir konu olarak giriyor. Ayrıca makine medeniyetinin şiirin imaj sistemine de tesir ettiği söylenebilir. Çünkü insan nasıl tabiatla beraber yaşayınca tabiata ait birçok unsurları imaj vasıtası haline getirmişse, makine ile kendi arasında da benzer bir münasebet kuruyor. Bu suretle makine dünyasından veya büyük şehir medeniyetlerinden pek çok şey ya dekoratif unsur yahut imaj unsuru olarak sanata ve şiire girmektedir. (......)

Gevgilili — Sayın Necatigil, çağdaş dünya gelişmelerinin özellikle Türk şiirine yaptığı etkileri nerelerde görüyorsunuz? Eski Türk şiirinin geleneği, Halk ve Divan edebiyatı gelenekleri, dünyanın yeni gelişmelerinden nasıl etkileniyor? Bu gelişmeler karşısında her şeye rağmen özgün bir Türk şiiri nasıl yaratılabilir?

Necatigil — Çağdaş gelişmelerin mıknatıs ve etki alanına kendimizi tam teslim etmemiz elbet söz konusu değildir. Çağdaş sanayi kuruluşlarının artıklarının doğayı kirletmesi gibi, çağdaş teknolojinin bir anlamda ruhu kirlettiğinden de söz edebiliriz. Ama doğa, naylonu, plastiği kabul etmiyor; bunlar suda erimiyor, ana toprak bu suni dokuları atıyor. Bunun gibi…