Bağlaç

Söz içinde kelimeleri, kelime gruplarım ve cümle­leri bağlamağa yarayan kelimelere Bağlaç denir: ve, ile, amma, fakat gibi.

Tekrarlanarak kullanılan bağlaçlar da vardır: ne, gerek, hem, ya...

Örnekler:Durma ne orada, ne burada; gerek büyük, gerek küçük: şu çocuk hem terbiyeli, hem çalışkan.

Not: “Şu çocuk, hem çalışkan, hem de terbiyelidir.denir; araya bir de ve koyarak: ve hem de dememeli.

Bağlaçlar:

Bağlaçlar; kelimeleri, kelime gruplarını, cümleleri ve bazen de paragrafları şekil ve anlam açısından birbirine bağlayan, bunlar arasında çeşitli anlam ilişkileri kuran sözlerdir.

Bağlaçların özellikleri:

a- Bağlaçlar da edatlar gibi tek başına anlamları olmayan, dolayısıyla “anlamlı” değil, “görevli” olan gramer öğeleridir.

b- Bağlaçlar yüklenmiş oldukları birbirinden ayrı işlevlerle söze birtakım anlatım incelikleri kattıkları için, bağladıkları öğelerin anlamlarını ve anlatım güçlerini artırırlar.

c- Bağlama işlevinden gelen özellikleri dolayısıyla, kelime, kelime grupları ve cümleler arasında anlatım bütünlüğü, sözde süreklilik sağlarlar.

d- Edatlar ile bağlaçlar arasında bazı şekil ortaklığı bulunmasına karşın, aralarında görevleri ve kullanıldıkları yerler bakımından herhangi bir ortaklık yoktur. Bu nedenle bağlaçlar edat sınıfında (bağlama edatı) yer alamaz.

e- Başka kelime sınıflarından alınmış edat, zaman zarfı, zarf-fiil gibi sözler, cümlede bazen bağlaç olarak kullanılabildiği hâlde, bağlaçlar başka bir kelime sınıfına geçemez.

f- Bağlaçlar, ad soylu öteki anlamlı kelime sınıflarında görüldüğü gibi cümlede özne, nesne, tümleç ve yüklem görevi yapamazlar.

Bağlaçların Sınıflandırılması:

Bağlaçlar, öteki kelime sınıflarında olduğu gibi, kökenlerine, şekil bilgisi yapılarına, kullanıldıkları yerlere ve işlevlerine göre birkaç türlü sınıflandırılır:

1- Kökenlerine göre bağlaçlar:

Kökenlerine göre sınıflandırmada, bağlaçları yabancı kökenli bağlaçlar, karışık kökenli bağlaçlar ve Türkçe kökenli bağlaçlar diye ayırabiliriz.

Yabancı kökenli bağlaçlar, ortak İslâm kültürünün etkisi altında Türkçeye Arap ve Fars dillerinden girmiş olan bağlaçlardır. Dilimizde, Tanzimattan günümüze kadar uzanan değişme ve gelişmeler yoluyla, bugün bunların sayısı oldukça azalmış ise de, edebî eserlerdeki kalıntıları ve bir kısmının da Türkçeleşip dilde yerleşmiş olması nedeniyle yine de kullanıldığı yerler az değildir:

“adeta, aksi hâlde, aksine, ama, amma velâkin, bahusus, bilâkis, “özellikle”, esasen, fakat, galiba, hatta, illâ, lâkin, meselâ, tabiî, yani, zaten, zira, çünkü, eğer, gerçi, güya, hem... hem, meğer ki, ya... ya”  gibi.

Dilimizdeki bağlaçların bir kısmı da Arapça- Farsça, Farsça, Farsça-Arapça, Arapça-Türkçe, Farsça-Türkçe ya da Arapça- Farsça-Türkçe bağlaçların birbirine karışmasından oluşmuş bulunan karışık yapıdaki bağlaçlardır:

belki, belkim, bilmem ki, canım sende, demek ki, hiç olmazsa, hiç yoksa, illâ ki, mademki, meğer ki, meğerse, ne var ki, ne yazık ki, ola ki, olmaya ki, sadece, sanki, şu kadar ki, şüphesiz, ya... veya, ya... veyahut, yok canım, zira ki vb.”

Türkçe olanların sayısı çok kabarıktır:

açıkçası, ancak, anlaşılan, ardından, ayrıca, bakalım, bakarsın, bereket versin, besbelli, bile, bilemedin, bir... bir, birde, böylelikle, bununla birlikte, dahi, derken, doğrusu, dolayısıyla, gerek... gerek, ister... ister, ne... ne, ne demek, nedense, nitekim, öncelikle, öylesine, özellikle, söz gelişi, üstelik, üstüne üstlük, yine, yine de, yoksa vb.”

2- Şekil bilgisi yapılarına göre bağlaçlar:

Bağlaçların bir kısmı, yukarıda köken yapıları incelenirken sıralanan bağlaçlarda görüldüğü üzere, tek kelimeden oluşmuştur:

açıkçası, aksine, ancak, ayrıca, belki, çünkü, da, dahası, derken, eğer, herhalde, hem, ile, kuşkusuz, lâkin, meğer, mutlaka, öncelikle, şüphesiz, yoksa, zaten” gibi.

Bir kısım bağlaçlar ise, şekilce ad tamlaması, edat grubu, sıfat-fiil grubu, zarf - fiil grubu ve ünlem grubu biçimindedir:

aksi hâlde, aksi takdirde, aynı şekilde, başka bir deyişle, bilindiği üzere, bildiğim kadarıyla, bu durumda, bundan başka, buna karşı, bundan dolayı, daha doğrusu, diğer yandan, gerçekten de, hiç olmazsa, ister istemez, işin kötüsü, öte yandan, yahut, yazık ki vb.”

Yalın ya da iki kelimeden oluşan bağlaçların bir kısmı da iki veya daha çok cümleyi karşılaştırma yoluyla birbirine bağladıkları için, aynı bağlacın iki veya daha çok tekrarına dayanır:

“bazen... bazen, belki... belki, bir... bir, bir... bir de, bir yandan... bir yandan, da... da, da... da... da, hem... hem, ister... ister, kimi zaman... kimi zaman, ne... ne, ne... ne... ne, ya... ya” gibi.

Dilimizde cümle yapısında olan bağlaçlar da vardır. Bunların çoğu birer kalıplaşmadan geçerek ve bir yargı bildirme özelliğini yitirerek birer bağlaca dönüşmüş olan şekillerdir:

“anlıyorsunuz ya, aslına bakarsan, bakalım, bereket versin, bir de ne göreyim, dediklerine bakılırsa, ne bileyim işte, doğrusunu söylemek gerekirse, şurası bir gerçek ki, yalnız şu var ki vb.”

3- İşlevlerine ve cümledeki yerlerine göre bağlaçlar:

Bağlaçları cümledeki yerleri ve işlevleri bakımından kesin bir sınıflamadan geçirmek yer yer olanaklı görünmese de genellikle şöyle bir sınıflandırmadan geçirilebilir:

a- Sıralama gösterenler:

Bu bağlaçlar art arda gelen eş değerde kelime, kelime grupları ve cümleleri birbirine bağlayan bağlaçlardır:

“ile, dahi, dA, dA... dA, gerek... gerek, hem, ...hem, ister... ister, ne... ne, olsun... olsun, ve” gibi.

Veli ile öteki bahçe sahipleri; Bu başarıda senin de öğretmenin de ailenin de payı vardır vb.

b- Denkleştirme - karşılaştırma - sıralama gösterenler:

Bu alt gruptakiler, cümlenin iki öğesi arasında “karşılaştırma, denkleştirme, oranlama, seçme, yeğleme” gibi işlevler yüklenmiş olan bağlaçlardır:

“ya... ya, yahut, veya, veyahut da gibi.”

Ya bu deveyi gütmeli ya bu diyardan gitmeli. Artık bunları rüyanızda yahut romanlarda görebilirsiniz gibi.

c- Pekiştirme bildirenler:

Bunlar, cümledeki iki öğeden birini ötekine pekiştirme görevi ile bağlayan bağlaçlardır:

“da, dahi, bile, hem, hem de” gibi.

Bu sim kendisi de bilmiyor. Bugün bitirseniz bile kendisine ulaştıramazsanız vb.

d- Nöbetleşme gösterenler:

Bunlar cümlenin iki öğesi arasında çeşitli yönlerden seçenekli birer bağlama işlevi yüklenmişlerdir:

“bazen... bazen, bazı...bazı, bir... bir, biri... öbürü, kâh... kâh, kimi...kimi” gibi.

Gördük ki bir içeri giriyor bir dışarı çıkıp bakıyor. Çocuklardan biri eşikte öbürü beşikte vb.

e- Cümle bağlayıcı olanlar:

Bunlar görevleri açısından genellikle cümlenin başında bulunurlar. Bu nedenle cümle başı bağlaçları diye de adlandırılabilir. Bunlar da kendi içlerinde başında bulundukları cümleleri bir önceki cümleye bağlayanlar, başında bulundukları cümleyi bir sonraki cümleye bağlayanlar, iki cümleyi yineleme yoluyla birbirine bağlayanlar diye ayrılır:

“bakmış ki, baktı ki, bildiğim kadarıyla, diyelim ki, gerçi, mademki, sözüm ona, tutalım ki, belki... belki, bir bakarsın... bir bakarsın, bir taraftan... diğer taraftan, bir yandan... bir yandan, ister... ister, kimi zaman... kimi zaman, Allahtan ki, ama, ancak, bereket versin, doğrusunu söylemek gerekirse, vb.”

“Fakat ben ağız açtıkça niçin gülüyor? Ben çocuk değilim ki... Ama gülüşün o kadar güzel ki, kızacağım yerde hoşlanıyorum” (A.H. Tanpınar, Huzur) vb.

Cümleleri birbirine bağlayan bağlaçlar “açıklama, sebep, sonuç, üsteleme bildirme” gibi çeşitli görevler yüklenmişlerdir.