İlahi
Taşdın yine deli gönül
Sular gibi çağlar mısın
Akdın yine kanlı yaşım
Yollarımı bağlar mısın
Nidem elim ermez yare
Bulunmaz derdime çare
Oldum ilimden avare
Beni bunda eğler misin
Yavu kıldım ben yoldaşı
Onulmaz bağrımın başı
Gözlerimin kanlı yaşı
Irmak olup çağlar mısın
Ben toprak oldum yoluna
Sen aşurı gözedirsin
Şu karşıma göğüs geren
Taş bağırtı dağlar mısın
Harami gibi yoluma
Arkurı inen karlı dağ
Ben yarimden ayrı düştüm
Sen yolumu bağlar mısın
Karlı dağların başında
Salkım salkım olan bulut
Saçın çözüp benim için
Yaşın yaşın ağlar mısın
Esrüdi Yunus'un canı
Yoldayım illerim kanı
Yunus düşde gördü seni
Sayru mısın sağlar mısın
Yunus EMRE
Biçim açıklaması:
Yunus bu ilahisinde, Tanrı aşkının verdiği coşku ile diyar diyar gezişini ve doğa ile özdeşleşmesini anlatıyor.
İlahi, 8’li hece ölçüsüyle söylenmiştir. Kafiye örgüsü şöyledir:
------------------ x
------------------ a) çağlar mısın?
------------------ x
------------------ a) bağlar mısın?
------------------ b)
------------------ b)
------------------ b)
------------------ a) yare çare avare eğler misin?
…
Kafiyeler, genellikle tam kafiyedir. (Yoldaşı - başı - yaşı / -canı - kanı) Kimi dörtlüklerde kafiye kullanılmamıştır, (yoluna, gözetirsin - geren)
Şiirde, söylendiği çağın dil özelliklerini yansıtan kelimeler kullanılmıştır: (Nidem- ne yapayım, aşuru- öteleri, arkuru- aykırı, yaşın yaşın gizlice, sessizce, esrümek- aşırı heyecan ve duyarlıkla kendinden geçmek, mest olmak, kanı - hani, sayrı - hasta, sağlar - sağlıklı, yavu kılmak - yitirmek, kaybetmek.)
Bazı kelimeler sessiz benzeşmesine uymamaktadır. (Taş- dın: taştın, akdm: aktın, düşde: düşte)
Yunus bu İlahisinde buluşları ve söz sanatlarını ustalıkla kullanmıştır. “Akdın yine kanlı yaşım / Yollarımı bağlar mısın?” sözünde gözlere dolan gözyaşının görmeyi engellediğini, bu yüzden gideceği yolu göremediğini, yollarının bağlandığını, kapandığını anlatıyor. Fuzuli de bir gazelinde aynı duyguyu şöyle anlatır:
‘‘Seni görmek müteazzir görünür öyle ki eşk Sana bakdıkda dolar dide-i giryanımıza”
Yani “seni görmek öyle zor ki, bir türlü göremiyorum. Çünkü sana baktıkça gözlerime yaşlar doluyor.”
“Oldum ilimden avare” mısraında “il” sözü yalnız “yurt, memleket” anlamında değil; Yunus’un Taptuk Emre dergahından ayrı düşmüş olduğu anlamını da taşır. Zaten tasavvufta gurbet sözü Tanrı diyarı anlamına gelir, Yunus, Tanrı’ya varma yollarını Şeyhi T. Emre’den öğrenmiştir.
Yunus bazı mısralarda çok canlı doğa tabloları çizmekte, doğayı bir insan gibi duyarlı varlık halinde canlandırmaktadır. (Şu karşıma göğüs geren / Taş bağırlı dağlar mısın - Karlı dağların başında / Salkım salkım olan bulut / Saçın çözüp benim için / Yaşın yaşın ağlar mısın)
İlahi’de dağlar, acımasız insanlara benzetilmektedir. “Taş bağırlı” sözü hem gerçek, hem de mecaz anlamda kullanılmıştır(Kinaye). Gerçek anlamı dağların kayalarla ve taşlarla dolu olması; mecaz anlamı ise dağların geçit vermemesi, gelip geçen yolculara, gariplere acımasız davranmasıdır. Ayrıca, Yunus, ima yoluyla Tanrı’nın da kendisine acımadığını söyleyerek sitemde bulunmaktadır.
Edebiyatta cansız varlıkları canlı imiş, duyan, düşünen, ağlayan, acı çeken insanlar imiş gibi göstermeye “Teşhis - kişileştirme” denir. Bu İlahi’de de Yunus dağlan önce acımasız taş bağırtı insanlara; sonra da karşısına dikilip yol vermediği için haramilere “eşkiya ve soygunculara” benzetmektedir. Bundan başka şair, dağ başındaki bulutları, saçlarını çözüp ağlayan kadınlara benzetmekte, bir bakıma bulutların yağmur haline gelişini güzel bir nedene bağlayıp “Hüsn-i talil” sanatının başarılı bir örneğini vermektedir.
Anlam açıklaması:
Yine sular gibi yatağından taştın, kendinden geçip gittin ey gönül! Tanrı aşkıyla; ona ulaşamamanın verdiği acıyla akıp duran gözyaşlarını, yine sel gibi akmaya başladın, önümü göremez oldum, yollarım bağlandı.
Gece gündüz sevgilime (Tanrı) kavuşmak için çırpınıp duruyorum ama bir türlü O’na kavuşamıyorum. Çaresi bulunamayan bir derdin tutsağıyım. Bu yüzden vatanımdan ayrılıp diyar diyar dolaşmaktayım. Allahım! beni daha ne zamana dek oyalayacaksın? Sana kavuşacaksam, buralarda bir an bile durmam.
En değerli arkadaşımı, yoldaşımı yitirdim ben. Onun için çaresi bulunmaz bir derdin kurbanı oldum. Ey kanlı gözyaşım, akabildiğince ak ve derdimin nice büyük olduğunu göster.
Senin uğruna toprak oldum, tüm varlığımı tükettim. Sen ise hep öteleri gözetip, başkalarıyla ilgileniyorsun, yoksa benim derdimi anlamıyor musun? Şu karşıma çıkan taş bağırtı, acımasız dağlar gibi misin? (Gezginci dervişlerin, uzun yolculuklarında karşılarına çıkan en büyük engel, yüksek ve geçit vermez dağlardır.)
Yol kesen hırsızlar, soyguncu eşkiyalar gibi önüme set çeken karlı dağ! Ben zaten sevgilimden “Tanrı” ayrı düşmüş, bağrı yanık bir aşığım, bir de sen engel olma ne olur.
Karlı dağların başında salkım salkım olan bulut! Yağmur olup benim derdimle çisil çisil, gizli gizli ağlar mısın? (Yunus, burada kendi derdine doğanın da ortak olmasını dilemektedir.)
Yunus, bu derin aşkla coştu, kendinden geçti. Deli divane yollara düştü. Bir türlü asıl vatanına “Tanrı katma” ne zaman ulaşacağımı bilmiyorum. Seni rüyada gördüm. Hasta mı, sağlıklı mı olduğunu, bu düşü nasıl yorumlayacağımı bilemiyorum. (Yunus, burada sıladaki bir sevdiğinin sağlık haberiyle de ilgilenmiş olabilir.)