Çok çok eski zamanlarda küçük bir aile varmış. Bu ailenin tatlı mı tatlı bir küçük kızları dünyaya gelmiş. Yeni doğan bu bebeğin gün geçtikçe güzelleşmesi herkesi büyülüyormuş. Annesi ve babası bu güzel kızlarının üzerine çok titriyormuş. Fakat bu ailenin bu güzel kızdan başka çocukları olmuyormuş. Bu durum bu aileyi epey üzmüş. Bu güzel kızın bu durumu fark etmesi kendini sürekli yalnız hissetmesi gitgide sıkıcı hale gelmeye başlamış. Adı Rüzgâr olan bu minik kız çevresindeki arkadaşlarının geniş aile olduklarını herkesin bir kardeşi olduğunu gördükçe daha da üzülür olmuş. Anne ve babası da kızları Rüzgâr’ın bu durumuna üzülerek kendi aralarında konuşmaya başlamışlar. Annesi küçük kızı karşısına almış ve kardeşinin olmayacağını bu düşünceyi tamamen aklından çıkarması gerektiğini anlatmış. Küçük kız annesine gözleri dolu dolu “neden“ diye soramamış bile. Daha sonra babası gelmiş ve küçük kızın o durumunu görünce kızına sarılmış “Biz böylede çok güzel bir aileyiz“ diyerek kızına üzülmemesi gerektiğini söylemiş. Küçük kız artık anlamış 3 kişilik bir aile olarak kalacaklarını ve biraz düşündükten sonra üzülmesinler diye anne ve babasına gülümsemiş. Anne ve babası birbirlerine bakarak tebessüm etmişler. Rüzgâr onlara yaklaşmış ve sarılmışlar Küçük Rüzgâr arkadaşlarıyla dışarı çıkıp eğlenmeye başlamış. Kardeş meselesi onu her ne kadar üzmede hiç kimseye belli etmemeye çalışıyormuş. Okuldaki arkadaşlarıyla güzel vakitler geçiriyor, mutlu hissediyormuş kendini. Artık Rüzgâr’ın doğum gününe çok az kalmış. Ailesi Rüzgâr için bir sürpriz hazırlamış. Fakat Rüzgâr’a hiçbir şekilde belli etmemeye çalışıyorlarmış. Bir sabah okula gitmek için evden çıkan minik kız karşılaştığı kendisi gibi şeker bir köpek yavrusuyla karşılaşmış. Etrafına çok bakmış bu minik köpekçiğin annesi var mı? Diye. Fakat böyle çaresiz bakan minik köpeğin, kimsesi yokmuş. Ailesinden çok korkmuş. Rüzgâr yanında götürürse ailesi kızar diye. Ama gene de bırakamamış ailesinin kızması umurunda bile değildi. Aldı kucağına eve sessiz bir şekilde girdi. O arada annesi mutfakta yemek yapıyordu. Babası da bahçede ağaçları suluyordu. Rüzgâr odasına girip, yatağının altına bu minik köpüşe yer hazırladı. Ona sıcak bir yatak hazırladı. Annesi salona gittiğinde mutfağa gidip bu köpeğe bir kâse süt hazırladı ve odasına götürdü. Sütünü içirdikten sonra köpeğin havlama sesi Rüzgâr’ın annesinin odaya gelmesine sebep oldu. Rüzgâr annesine yakalanacak diye çok korktu, köpeği saklamak için dolabına koydu. Annesi içeri girdi ve “Ne oluyor, o ses nedir?“ diyerek Rüzgâra sordu. Rüzgâr ise; Hiç anneciğim, hiçbir şey değildi. Diyerek annesine cevap verdi. Ama annesi bir şeyler olduğunu anladı fakat ısrar etmek istemedi. Çünkü Rüzgâr’ı endişelendirmek istemedi. Rüzgâr annesinin fark ettiğini anlamadı ve köpekle eğlenceli zamanlar geçirmeye devam etti.

Her şey çok güzel gidiyordu ki babası eve geldi. Rüzgâr’ın ne yaptığını merak edip ilgilenmek istedi. Küçük Rüzgâr babasını görünce meraklı gözlerle abasına  “neden geldin baba“ der gibi baktı. Babası rüzgârın hareketlerinden şüphelenerek karısının yanına gitti ve “bu kızımıza ne oluyor? Sende fark ettin mi?“ diyerek karısına sordu. Karısı da “AA! Evet, fark ettim tabiî ki ve anlam veremedim demek sende gördün.“ dedi. “Evet, bende fark edip hemen yanına geldim. Peki, ne yapalım şimdi anlamayacağı bir şeyler bulup ne yaptığına ne sakladığına bakalım. Evet, olur canım aynen öyle yapalım.“ dedi annesi. Akşam olur Rüzgâr köpekle oynamaktan yorgun düşer ve uyur kalır yatağında. Anne ve babası uyuduğunu görünce Rüzgâr’ın odasına girip neden o kadar telaşlı olduğunu ve ne sakladığını bulmak için etraflarına bakarlar ve çok geçmeden küçük Rüzgâr’ın ne yaptığını, neden telaşlı olduğunu anlarlar. Annesi bir bakar ki evin içerisinde küçük çok mu çok tatlı bir köpek yavrusu. Karı-koca birbirlerine bakıp tebessüm ederler.

Rüzgâr uykudan uyanmadan sessizce odadan çıkarlar. Sonra içeriye gidip; demek, bu yüzden bu kadar endişeliydi. Neyse yarın karşımıza alalım. Bakalım neden böyle bir şey yapmış nereden bulmuş bu güzel yavru köpeği? Annesi var mı acaba bu köpeğin diyerek bir sürü düşüncelere kapılmışlar. Neyse sabah olsun ve Rüzgâr’la bunları konuşuruz deyip uyumuşlar. Sabah olmuş, Rüzgâr uyanmış ve gözünü açar açmaz yatağının altına bakmış, çok korkmuş çünkü biri görür diye ve gece rüyasında bu yavru köpekle ilgili kötü şeyler görmüş.

Kucağına almış sevmiş ve acıktığını düşünerek mutfağa koşmuş. Annesi ve babası o an mutfakta yoklarmış. Bir tane kâse almış süt koymak için o anda babası içeri girince, ne oluyor? Rüzgâr kızım diyerek soru sormuş, o da yiyecek bir şeyler arıyordum baktım biraz süt varmış içmek istedim diyerek cevaplamış. Babası da gülmüş ve gel bakalım birlikte sütünü verelim köpekçiğin demiş. Rüzgâr şaşırarak, nasıl? , ne? Demiş. O sırada annesi de gelmiş. Kızım biliyoruz, kendine yakın olmasını, kardeş gibi dost gibi, bir şeyinin olmasını

İstediğin bu köpeğin ailesi olabilir, o yüzden annesi onu arar bulamazsa çok korkar diyerek Rüzgâr’a anlatmış. Artık iyice araştırmışlar ve bakmışlar ki köpeğin bulunduğu yerde hiçbir şey yok ve bulamamışlar. Eve gelmişler 1 ay geçmiş aradan. Köpek büyümüş birazcık. Rüzgâr çok mutluymuş artık. Çünkü kardeşi olmuyordu ve tek başına kaldığı için hep mutsuzdu. Şimdi yeni bir kardeş, dost edindi. Köpekle hep göz gözeydi bir saniye bile yalnız bırakmıyordu. Anne ve babası da çok mutluydular. Biricik kızlarının bu durumu onları çok mutlu ediyordu. Bir gün Rüzgâr kendi kendine bir yeteneğini fark etti, evet onun olağanüstü bir yeteneği vardı. Bu yetenek hayvanlarla konuşma, onların hislerini hissetme yeteneğiydi. Rüzgâr bu dostu köpekle bir gün fırsatını buldu. Köpek ne dese anlıyor, ne istese yapıyordu. Ama ailesi bunu fark etmemişti. Anne ve babasına bu yeteneği çok iyi bir şekilde anlatabilmesi gerekiyordu. Ailesini karşısına aldı ve bunu anlattı. İlk başta hiçbir şekilde ailesi anlayamadı ta ki Rüzgâr bu yeteneğini ailesine gösterene kadar. Biraz zaman geçti köpekle sarıldılar köpekte bunu daha iyi kanıtlamak için en yakın arkadaşı, dostuna yardımcı olmak istedi ve konuşmaya başladı. Ailesi şaşkınlıkla izledi bu olayı ama yapacak bir şey yoktu. Böyle bir şey imkânsız gibi geliyordu fakat olmuştu. Böylelikle Rüzgâr ve köpek birbirlerine iyi gelen dost, arkadaş olarak kaldılar. Ailesi de bunu kabullenerek kimseye belli etmiyordu. Kızları Rüzgârın mutluluğu onları daha da mutlu ediyordu. Rüzgârın ailesi genişlemişti ve o çok mutluydu.