Maddeler Halinde…
- Türk Edebiyatında 1896 ile 1901 yılları arasında, Tanzimat sanatçılarından Recaizade M. Ekrem’in tavsiye ve yönlendirmesi ile bir gurup genç yazarın beş yıl gibi kısa bir süre boyunca batı ölçüsünde eserler vererek edebiyata katkıda bulundukları döneme Servet-i Fünun dönemi denilmiştir.
- Servet-i Fünun önceleri bir bilim dergisi 1896 yılında(256. S.) derginin yazı işleri müdürlüğüne Tevfik Fikret’in geçirilmesi ili bir Edebiyat ve Sanat dergisine dönüşmüştür.
- Servet-i Fünun “Fen bilimlerinin değeri” anlamına gelir. Bu edebi gelenek önceleri “Edebiyat- Cedide” olarak adlandırılmıştır. Bu gelenek Tevfik ve Ziya Mektebi olarak da adlandırılır.
- Edebi geleneğin kurulması ve yazarların dergi etrafında toplanması Recaizade Mahmut Ekrem’in sayesinde olmuştur.
- Servet-i Fünun sanatçıları iyi bir eğitim almışlardır. Fransızcayı iyi bilirler ve Fransız edebiyatını yakından tanımışlardır. Batı kültürü ile yetişen bu dönem sanatçıları Eski Türk Edebiyatına tamamen yabancıdır. Bu sayede kısa bir sürede Türk edebiyatını Batı edebiyatına yaklaştırmayı başarmışlardır.
- Servet-i Fünun sanatçıları öz kültüre, milli değerlere edebi eserlerinde yer vermemişler ve bu sebeple gelenekçi yazarlar tarafından eleştirilmişlerdir.
- Bu dönemde “Sanat sanat içindir.” anlayışı benimsenmiş; edebi eserlerde toplumsal meselelere doğrudan değinilmemiştir.
- Tarihimizde 1878 ile 1908 yılları arası “İstibdat Dönemi” olarak adlandırılır. Bu dönem Servet-i Fünun sanatçıları üzerinde olumsuz etki bırakmış, sanatçıların geleceğe dair umutlarını yitirmiş, karamsar, içine kapanık bir kişiliğe bürünmelerine neden olmuştur. Bu durum edebi eserlere de yansımıştır.
- Servet-i Fünun edebiyatının en çok eleştirilen yönü dil – üslup olmuştur. Sanatçılar edebi eserlerinde kendilerine özgü Arapça – Farsça kelime ve tamlamalarla dolu ağır bir dil kullanmışlardır. Böyle bir dil benimsemelerinde Sembolizm akımını ve toplumdan uzak bir edebi anlayışı benimsemeleri etkili olmuştur.
- Sanatçılar “Yeni Zelanda” adasına veya yurtiçinde Manisa’ya göçmek istemiş; fakat bunu başaramamışlardır.
- Bu dönemde edebi eserlerde en çok hayal ile gerçek tezatlığı, çatışması işlenmiştir. Şiirlerde aşk, ayrılık, özlem gibi bireysel temalar ile ağaçlar, ormanlar, ilkbahar gibi tabiat temaları işlenmiştir. Roman ve hikayelerde ise genel olarak İstanbul içinde orta sınıf aydın bir zümrenin başında geçen olaylar işlenmiştir.(İstanbul dışındaki hikayeler bknz. İzmir Hikayeleri / H. Ziya Uşaklıgil)
- Edebi eserlerde Klasik Türk edebiyatının etkisi tamamen kaybolmuş; bu gelenekten sadece aruz ölçüsü kullanılmaya devam edilmiştir. Türk şiiri hem biçim hem içerik olarak Batı edebiyatına uyarlanmıştır. Şiirlerde Batıdan alınan sone, terza rima (Örüşük Uyak) ile Klasik Türk edebiyatı nazım biçimlerinden Müstezat (Serbest Müstezat) kullanılmıştır.
- Edebi eserlerinde estetiğe önem vermişler; aruz ölçüsü, kafiye-redif, tekrir, aliterasyon(ünsüz uyumu), asonans(ünlü uyumu), anjanbmanı ustalıkla kullanmışlardır.
- Servet-i Fünun döneminde şiirlerde Sembolizm, Parnasizm; romanlarda ise Realizm ve kısmen Naturalizm akımları benimsenmiştir. Hikayelerde Fransız yazar Maupassant Tarzı benimsenmiştir.
- Türk Edebiyatında “Mensur Şiir” türü ilk defa bu dönemde kullanılmıştır. Şiir, düz yazıya yaklaştırılmıştır.
- Dönemin en önemli tartışması Ahmet Mithat’ın Sabah gazetesinde yayınladığı “Dekadanlar” makalesi üzerinden yürütülmüş. Dilde eski unutulmuş kelimeleri kullandıkları için Servet-i Fünun yazarları dekadan olmakla suçlanmış, topluluk dağılma noktasına gelse de çabuk toparlanmışlar, fikir birliği yaparak kendilerine yöneltilen eleştirilere cevap vermişlerdir.
- Dönemin en az gelişme gösteren edebi türü tiyatro olmuştur. Bu dönemde tiyatro türünde eser verilmemiştir. Topluluk dağıldıktan sonra tiyatro türünde eserler yazılmıştır.
- Düz yazı türlerinin tamamında eser verilmiştir. Özellikle eleştiri türü önemli gelişme göstermiştir. Eleştirilerinde Fransız hazar Hippolyte Taine’den etkilenmişlerdir. Hiciv türünde de eserler yazılmıştır. (Bknz. Gave Destanı)
- Dönemin önde gelen yazarları şiir türünde Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin; düz yazı türlerinde Halit Ziya, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın’dır.
- Topluluk aralarında ortaya çıkan fikir ayrılıkları nedeni ile dağılmaya başlamış, Tevfik Fikret yazı işleri müdürlüğünü bırakmış, Faik Ali dergiden ayrılmış ve 1901 yılında Hüseyin Cahit Yalçın’ın Edebiyat ve Hukuk adlı makalesi yüzünden kapatılmıştır.
Not:Topluluk dağıldıktan sonra sanatçılar farklı dergi ve gazetelerde yayın hayatlarına devam etmişlerdir.