Garip Akımı (Garip Şiiri)

Cumhuriyet Dönemi Garip Hareketi
Türk edebiyatında “Yeni Şiir, Birinci Yeni” adlarıyla da bilinen bu hareket, Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat Horozcu’nun 1941 yılında şiirlerini “Garip” adını verdikleri ortak bir kitapta toplayıp kitabı yayınlaması ile başlar. Şairler şiir anlayışlarının o zamanın geleneksel veya rağbet edilen şiir anlayışlarından tamamen farklı olması nedeniyle garipseneceklerini bildikleri için kendilerine “Garip” ismini uygun görmüşlerdir. Bu durumu da “Bu kitap sizi alışılmış şeylerden şüpheye davet edecektir” sözü ile dile getirmişlerdir. Böylece Garip şairleri o zamana kadarki bütün şiir anlayışlarından tamamen farklı olduklarını, şiire yeni bir bakış, yeni bir anlayış getireceklerini ilan etmiş oldular.
Garip şiiri ortaya çıktığı dönemde edebiyatımızda büyük bir yankı uyandırmıştır. Kendilerinin de beklediği gibi sadece garipsenmemiş, dönemin sözü geçen usta şairleri tarafından da şiddetle eleştirilmişlerdir. Kitabın önsözü Orhan Veli tarafından yazılsa da ortak bir görüş olduğu için imzasız olarak yayınlanmıştır. Garip hareketinin edebiyatımıza getirmeyi hedeflediği yenilikler şu şekilde sıralanabilir:
1- Ahengin o zamana kadar değişmez bir unsuru olan ölçü ve uyak reddediliyor. Şiir bir bütündür. Şiirde ahenk sadece ölçü ve uyak ile sağlanmaz. Kelimeler arası anlam bağı, çağrışım ve söz dizimi de önemlidir.
2- Yine köklü şiir geleneğimizde önemli bir yeri olan söz sanatlarını şiirlerinde hiç kullanmayacaklarını beyan ediyorlar. Bu doğrultuda gerçekten de benzetme yapmak amacı ile sıkça kullanılan “gibi” kelimesini şiirlerinde hiç kullanmamışlardır. Söz sanatları dışında da söze güzellik katmak mümkündür.
3- Şiir dilinde yenilik yapılmalıdır. Şiirde en seçkin konuların en güzel sözlerle ifade edilmesi olarak tanımlayabileceğimiz “Şairanelik” reddediliyor. Garip şairleri şiir için özel bir dile ve üsluba gerek olmadığını en sıradan sözlerle, günlük konuşma diliyle de şiir yazılabileceğini savunuyordu.
Bu konuda özellikle Kitabe-i Seng-i Mezar isimli şiir üzerinden edebiyat çevrelerinde büyük bir tartışma çıkmıştır. Gelenekçi şairler bu şiirde Süleyman Efendinin nasırından bahsedilmesinin Türk şiiri için büyük bir gaflet olduğunu, şiirin böyle basit ve çirkin bir konudan bahsedemeyeceğini savunmuşlardır. (Bknz. Kitabe-i Seng-i Mezar)
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırından çektiği kadar…
4- Edebiyatta gelenekçiliğe karşı çıkmışlardır. Gelenekçi anlayışın edebiyatı tekdüzeliğe ittiğini, şairin özgürlüğünü kısıtladığını belirtmişlerdir. Bütün gelenekçi değerleri yıkacaklarını belirtişleridir.
5- Özellikle Fütüristlerin önem verdiği ses ve şekil oyunlarını reddetmişlerdir. Bunların şiiri sınırlandıran kurallar olduğu ve bu kuralların tamamen aşılması gerektiğini savunmuşlardır. Orhan Veli bu konuda Fransız şair Paul Eluard’ın “Bir gün gelecek , o; sadece kafa ile okunacak, edebiyat da böylece yeni bir hayata kavuşacak” sözü ile şiir anlayışının ne olduğunu ve gelecekte Türk şiirinin nereye varması gerektiğini belirtmiştir.
Garip Şiirinin Etkileri
Türk edebiyatında Garip Hareketinin yeri ve önemi çok büyüktür. O ortaya çıktığı dönemde büyük yankı uyandırmıştır. Şiiri toplumun her kesiminin konuştuğu bir konu haline getirmiştir. Garip hareketi her konuda, basit bir dil ile, herhangi bir sanata, ahenge, kelime oyununa bağlı kalmadan şiir yazılabileceğini savunmuştur. Bu durum Garip şiiri anlayışını benimseyen kalemi güçlü şairlerin gerçekten de çok güzel şiirler yazmasını sağlamış; fakat aynı zamanda toplumda herkesin şiir yazabileceği gibi yanlış bir anlayışın da doğmasına sebep olmuştur.
Garip şiiri etkisin çok uzun süre devam ettirmiştir. Bu anlayış ile şiir yazmak basitmiş gibi görünse de aslında usta bir şair için bile çok zordur. Herhangi bir sanatı kullanmadan veya şiirin temelin oluşturacak ahengi yakalamadan şiir yazmak görüldüğü gibi basit bir iş değildir. Orhan Veli sonrasında edebiyatımızda hiçbir şairin onun elde ettiği başarıyı tekrar yakalayamaması bunun açık bir delilidir. Hatta Orhan Veli’nin ölümünden sonra Melih Cevdet ve Oktay Rıfat’ın hareketten uzaklaşmasının da bu durumun bir sonucu olduğu düşünülebilir.
Örnek:
Sarhos oldum da
seni hatirladim yine;
Sol elim,
acemi elim,
zavalli elim!
Bir şairin sarhoş iken sol elinin sağ eline göre zayıflığını düşünüp ve ona bir insan kimliği kazandırarak onun halini dramatikleştirmesi gerçekten de gariptir. Ayrıca bu şiirdeki hakikat, komik mi yoksa hüzünlü mü; ona da okuyucu karar verecektir.
Garip Hareketi Şairleri
1- Orhan Veli Kanık (1914 – 1950): Çok genç yaşta kaybettiğimiz Türk edebiyatının büyük şairidir. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü yarıda bırakmıştır. PTT Müdürlüğünde, Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosunda memurluk yapmıştır. Yaprak isimli bir edebiyat dergisi çıkardı.
Şiirimize doğallık ve samimiyeti getirmiştir. Şiirin ille de estetik bir konuyu ele alması gerekmediğini, vezin ve kafiye olmadan, şairanelik yapılmadan da güzel şiirler yazılabileceğini kanıtlamıştır. Böylelikle geleneksel Türk şiirinde köklü değişikliklerin önünü açmıştır. Şiirlerinde İstanbul ve doğa sevgisini, aşkı, geçim sıkıntısını, bunalımlarını anlatmıştır.
Orhan Veli, Türk edebiyatında Fransız şiirinden, La Fontaine’den yaptığı çeviriler ve Nasrettin Hoca fıkraları üzerine yaptığı uyarlamalar ile de tanınmış ve değer kazanmıştır.
Eserleri:
Şiir Kitapları: Garip (1941 ortak yayın), Vazgeçemediğim (1945), Destan Gibi (1946, Yenisi (1947), Karşı (1949)
Çevirileri: La Fontaine’in Masalları (1948), Nasrettin Hoca Hikayeleri,(1949 – 72 fıkrayı şiirleştirmiştir)
Örnek:
İstanbul'da Boğaziçi'nde
Bir garip Orhan Veli'yim
Veli'nin oğluyum
Târifsiz kederler içindeyim.
Urumeli hisarına oturmuşum
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum
…
2- Melih Cevdet Anday (1915 – 2002):Ankara Gazi Lisesini bitirdi. Toplumbilim öğrenimi için Belçika’ya gitti. Yurda döndükten sonra Ankara İl Halk Kitaplığında memurluk yaptı. Bazı gazetelerde çalıştı. İstanbul Belediye Konservatuarında tiyatro edebiyatı öğretmenliği, çeşitli gazetelerde deneme yazarlığı yaptı.
İlk şiiri Varlık dergisinde yayımlanmıştır. Bu dönem şiirlerinde Garip çizgisinde kalmıştır. Anday sürekli bir arayış içinde değişik anlayışlara yöneldi. Basit hayat görünümlerini sürrealist bir görüşle işleyen şiirlerden; kelimelerin çağrışım özelliğine önem veren İkinci Yeni şiirinin şekilci anlayışına, oradan toplumsal gerçekçi görüşe kadar yer yeniliği denedi. Dili temiz ve yalındır.
Eserleri:
Şiirleri:
Garip (1941Ortak yayın)
Rahatı Kaçan Ağaç (1946)
Telgrafhane (1952)
Yan yana (1956)
Kolları Bağlı Odysseus (1962)
Göçebe Denizin Üstünde (1970)
Teknenin Ölümü (1975)
Sözcükler (1978)
Ölümsüzlük Ardında Gılgamış (1981)
Tanıdık Dünya (1984)
Güneşte (1989)
Yağmurun Altında (1995)
Sözcükler (2007)
Şiir Çevirileri
Annabel Lee - Edgar Allan Poe
Atlının Türküsü - Federico Garcia Lorca
Ben de - Langston Hughes
Bir Zenci Kızın Türküsü - Langston Hughes
Çayhane - Ezra Pound
Gece. Şehir Uyumuş. - Aleksandr Blok
Hürriyet - Paul Éluard
Kanun - Wystan Hugh Auden
Pan Öldü - Ezra Pound
Şiir Sanatı - Paul Verlaine
3- Oktay Rıfat Horozcu (1914 – 1988): İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. Turizm Genel Müdürlüğünde memur olarak çalışmış ve bir dönem avukatlık yapmıştır. Garip şiirinin kurucuları arasındadır. Melih Cevdet gibi bir dönem Garip çizgisinde kalsa da sonraları yeni anlayışları da denemekten geri kalmamıştır.
Oktay Rıfat, şiirimize yeni söyleyişler, imgeler, gözlem ve değerlendirmeleri ile yeni bakış açısı kazandırmıştır.
Eserleri:
Şiirleri:
Garip (1941 Ortak yayın)
Yaşayıp Ölmek, Aşk ve Avarelik Üstüne Şiirler (1945)
Güzelleme (1945)
Aşağı Yukarı (1952)
Karga ile Tilki (1954)
Perçemli Sokak (1956)
Âşık Merdiveni (1958)
İkilik (Aşağı Yukarı ve Karga ile Tilki'nin ikinci baskısı, 1963)
Çobanıl Şiirler (1976)
Bütün Şiirleri I (2007)
Bütün Şiirleri II (2007)
- Ramazan İlbay
- Gösterim: 6991