XIV. Asır Destani Türk Edebiyatı, Korkut Ata
Dede Korkut Kimdir? Masallardan Halk Hikayelerine Geçiş
XIV. asırdan elimize ulaşan en değerli edebiyat mahsulü elbette Dede Korkut Hikayeleri’dir. Bu asırlarda Anadolu’ya göçün, İslam dininin, Moğol istilasının, Bizans ile mücadelelerin etkisi ile çok olaylı, hareketli bir hayat yaşanmıştır. Bu durum edebiyata çeşitli şiirler ve anlatılarla yansımıştır. Bunlardan dil, edebiyat yönünden en zengini Dede Korkut Hikayeleri’dir. Dede Korkut Hikayeleri dil tarih açısından kıymetli bir mirastır. Onun değeri edebiyatımızda hiçbir başka ürün ile kıyaslanamaz.
Dede Korkut Hikayeleri söylendiği dönemde yazıya geçmemiş; dil ve anlatı yönünden yıllar içinde yerlileşip zenginleşerek XVI. asırda yazıya geçirilmiştir. Bu hikayeler XII, XIII ve XIV. asırda Anadolu’yu vatan tutmuş göçmen Türkler arasında yaşanmış olaylar anlatılır. Anlatılar elbette salt yaşanmış olaylara dayanmaz. Hikayelerde eski inanış, kültür ve destani dönemin özellikleri görülür. Hikayelerin eski Oğuz Destanı’nın olayları olma ihtimali dahi vardır.
Dede Korkut Kimdir?
Hikayelerin anlatıcısı olarak tanıdığımız ve hikayelere adını veren Dede Korkut’un kim olduğu belli değildir. Hikayelerde farklı bölümlerde adı “ Dedem Korkut, Korkut Ata, Dede Sultan” olarak geçmektedir. Hikayelerde “Dedem Korkut şöyle söyledi:” veya “Korkut Ata gelir ve…” biçiminde anlatıların bir kahramanı olarak adı geçer.
Kim olduğu ve hayatı hakkında bildiklerimiz ancak hikayelerdeki kişiliği ile sınırlı bu kişi bir Türk atasıdır. Eski destanlarda bilge kişi, vezir, ulu kişi diye tanıdığımız kahramanlara benzemektedir. Dede Korkut bilgin, alim, dindar bir kişidir. Aynı zamanda bir söz ustası, iyi bir anlatıcıdır. Hikayelerden çevresindeki kişilerce saygı görülüp sevildiği anlaşılır. Yine hikayelerde olaylara hakkında çıkarımlarda bulunup kahramanlara öğüt verir. Doğruluk, iyilik, edep, güzel huy, hoşgörü, cesaret gibi erdemli davranışları över. Olağanüstü özellikler gösterir. Yeri gelince kahramanlara yardım eder.
Dede Korkut Hikayelerinin Yazarı Kimdir?
Dede Korkut Hikayeleri anonimdir. İlk defa kim tarafından söylendiği belli değildir. Hikayeler anlatıla anlatıla zaman içinde olgunlaşmıştır. Hem Dede Korkut’a atfedilen bir önsözde hem de bazı hikayelerde anlatıcı kişi Dede Korkut’un kendisidir. Yine bu mühim şahsiyetin hikayelerin birçok bölümünde adının geçmesi hikayelerin yazarının Dede Korkut olduğu izlenimi oluşturmaktadır. Ama bilindiği üzere gerçekte bu hikayeler de dahil hiçbir olay esaslı edebi metinde anlatıcı yazar değildir.
Dede Korkut Hikayeleri’nin Özellikleri
- Dede Korkut Hikayeleri, bir önsöz toplam 12 anlatıdan oluşmaktadır. Bu 12 hikaye birbirinden tamamı ile ayrı değildir. Hem Dede Korkut’un her hikayede bir kahraman olarak yer alması hem diğer hikaye kahramanlarının – özellikle Kam Gan Oğlu Bayındır Han- farklı hikayeler de adlarının geçmesi hikayelerin ortak yönleridir. Böylece Dede Korkut Kitabı’nın bir bütün olarak düşünülmesi gereği ortaya çıkar.
- Hikayelerde sık sık tekrarlanan kalıplaşmış cümleler bulunur. Bu cümleler anlatının zenginleşmesine ve ahengine yardımcı olur.
“ Yücelerden yücesin
Kimse bilmez nicesin”
“Göz açuban gördüğüm
Gönül verüp sevdüğüm”
- Hikayeler düzyazı şiir karışıktır. Duygunun yoğun olduğu bölümlerde genellikle şiir söylenir. Bazı ifadeler şiir ahengine sahip ama düz cümledir. Anlatılarda bol bol tekerlemeli ifadeler kullanılır. Aynı zamanda “k”, “r”, “l”, “n” gibi sesler ile aliterasyon yapılır.
- Hikayelerden XIII. asra ait yaşayış ve kültür özellikleri hakkında bilgi edinilir. Yine hikayelerde İslam’ın Türkler arasında yayılışına dair ipuçları vardır.
- Hikayeler masal ve destansı özellikler gösterir. Olaylar bu türlere göre günlük hayata daha yakındır.
- Hikayelerin dili Öz Türkçedir. Dil sadedir. Anlatım açık ve akıcıdır. Anlatımda atasözleri ve deyimlerden yararlanılır. Cümleler kısadır. Özellikle “k” sesi ile bolca aliterasyon yapılır.
“Hey kırk eşim kırk yoldaşım
Kırkınıza kurban olsan benüm başım”
- Şiirli bölümlerin vezni genellikle 4+4+4: 12’lidir. Bazı yerlerde 8’li hece kullanılır.
Dede Korkut Hikayeleri’nin Ekileri
Dede Korkut ile Homeros Hikayelerinin Benzerliği
Dede Korkut hikayeleri büyük halk kitlelerinin anlatı ve eğlence ihtiyaçların karşılaması yönü ile Batı edebiyatında Decameron hikayeleri ile aynı vazifeyi görmüştür. XVI. yüzyılda yazılan bu hikayelerin Dede Korkut’tan ilham alması elbette mümkündür. Ancak bunun dışında Dede Korkut Hikayeleri ile Decameron arasında arasındaki benzerlik bundan ileri gitmemiştir.
Dede Korkut Hikayeleri ile asıl benzerlik Homeros’un Odise destanı arasındadır. Dede Korkut Hikayeleri’ndeki Basat ile Tepegöz arasındaki mücadelenin hikayesi ile Odise destanındaki Küklop hikayesi birbirine çok benzemektedir. Hangi anlatının bir diğerini etkilediği veya bir etkilenmenin olup olmadığı kesin değildir. Elbette bu olay benzerliği tamamen rastlantı da olabilir.
Aşağıda Basat’ın Tepegöz’ü Öldürdüğü Bölüm Yer Almaktadır.
Çağırıp Tepegöz söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Der:
Gözüm gözüm yalnız gözüm
Sen yalnız göz ile
Ben Oğuzu kırıp geçirmiştim
Ela gözden ayırdın yiğit beni
Tatlı candan ayırsın Kadir seni
Öyle ki ben çekerim göz acısını
Hiç bir yiğide vermesin kadir Tanrı göz acısını
dedi. Tepegöz gene der:
Memleketten doğum yerinden yiğit yerin neresidir?
Karanlık gece içinde yolu kaybetsen ümidin nedir
Büyük sancak tutan hanınız kim
Savaş günü önden at tepen alpınız kim
Ak sakatlı babanın adı nedir
Alp erenin erden adını saklaması ayıp olur
Adın nedir yiğit söyle bana
dedi. Basat Tepegöze söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Memleketten doğum yerinden yerim güney
Karanlık gece içinde yolu kaybetsem ümidim Allah
Büyük sancak tutan hanımız Bayındır Han
Savaş günü önden at tepen alpımız Ulaş oğlu Salur Kazan
Babamın adını sorar olsan koça ağaç
Anamın adını dersen kükremiş aslan
Benim adımı sorarsan Aruz oğlu Basattır
dedi. Tepegöz der: Şimdi kardeşiz, kıyma bana dedi.
Basat der:
Bre kavat ak sakallı babamı ağlatmışsın
İhtiyarcık ak bürçekli anamı sızlatmışsın
Kardeşim Kıyanı öldürmüşsün
Akça yüzlü yengemi dul eylemişsin
Ela gözlü bebeklerini öksüz koymuşsun
Bırakır mıyım seni
Kara çelik öz kılıcımı çekmeyince
Tepeli börklü başını kesmeyince
Alca kanını yeryüzüne dökmeyince
Kardeşim Kıyanın kanını almayınca
Bırakmam
dedi. Tepegöz de burada söylemiş, der:
Kalkıp yerimden doğrulayım derdim
Kudretli Oğuz beyleriyle ahdimi bozayım derdim
Yeniden doğanını öldüreyim derdim
Bir defa adam etine doyayım derdim
Kudretti Oğuz beyleri üzerime toplanıp gelsin derdim
Kaçıp Salahana Kayasına gireyim derdim
Ağır mancınığı taşla atayım derdim
İnip taş başıma düşerek öleyim derdim
Ela gözden ayırdın yiğit beni
Tatlı candan ayırsın Kadir seni
dedi. Tepegöz bir daha söylemiş, der:
Ak sakallı yaşlıları çok ağlatmışım Ak sakalının bedduası tutmuş olacak gözüm seni
Ak bürçekli ihtiyarcıkları çok ağlatmışım
Gözünün yaşı tutmuş olacak gözüm seni
Bıyıcığı kararmış yiğitcikleri çok yemişim
Yiğitlikleri tutmuş olacak gözüm seni
Elceğizi kınalı kızcağızları çok yemişim
Bedduaları tutmuş olacak gözüm seni
Öyle ki çekerim ben göz acısını
Hiç bir yiğide vermesin kadir Tanrı göz acısını
Gözüm gözüm ey gözüm yalnız gözüm
dedi. Basat kızıp yerinden kalkı verdi. Erkek deve gibi Tepegözü dizi üzerine çökertti. Tepegözün kendi kılıcı ile boynunu vurdu. Deldi, yay kirişini taktı. Sürüye sürüye mağara kapısına geldi. Yünlü Koca ile Yapağılı Kocayı Oğuza müjdeci gönderdi.
Kaynak: Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı