ŞİİRDE ÖLÇÜ
Ölçülü Şiir Yazma
Türk Şiirinde Ölçü
Bir şiirde dizelerde yer alan kelimeler, heceler ve harfler arasındaki önceden belirlenmiş estetik kurala ölçü denir. Ölçü bir edebiyatta zaman içinde şairlerce denenerek estetik güzelliği kabul edilmiş uzunluk – kısalık, açıklık - kapalılık ve hece kuralıdır. Farkı dönemlerde ve farklı edebiyatlarda ölçü kuralları değişiklik gösterir. Edebiyatımızın tamamında üç çeşit ölçü bulunur:
1- Hece Ölçüsü
2- Aruz Ölçüsü
3- Serbest Ölçü
Hece Ölçüsü: Bir şiirde mısraların hece sayısının eşit tutulması esasına dayanan kurala hece ölçüsü denir. Hece ölçüsü ile yazılmış bir şiirde tüm mısraların, mısrada yer alan kelimelerin, hece sayısının eşit olması beklenir. Bu eşitlik şiire belli bir söyleyiş kolaylığı sağlar, şiirin estetik güzelliğini artırır. Hece ölçüsü basittir.
Hece Ölçüsünün Tarihsel Gelişimi
Hece ölçüsü nerelerde kullanılır?
Hece bir halk edebiyatı ölçüsüdür. Halk edebiyatının şiir türündeki bütün ürünlerinde hece ölçüsü kullanılır. Eski Türk edebiyatında bir şiirin hece ölçüsü ile yazılması basitlik olarak görülmüştür. Bu sebeple divan geleneğinde hece vezni şiirlerde kullanılmamıştır. Hece ölçüsü Tanzimat ile tekrar edebiyatımızda (Yeni Türk Edebiyatı) görülmeye başlar. Yeni edebiyatta bu ölçü ilk defa Ziya Paşa tarafından “Türkü” biçimindeki şiirinde kullanılmıştır. Sonraki dönemlerde, özellikle Milli edebiyat dönemi ile, hece ile şiir yazma geleneği yeniden başlamıştır. Cumhuriyet Döneminde Hecenin Beş Şairi, şiirlerini sadece hece ile yazmıştır. Ancak hece ölçüsü de tıpkı aruz gibi zaman içinde terk edilmiş Yeni Türk edebiyatında serbest ölçü kullanılmaya başlamıştır. Tüm bunlara rağmen günümüzde dahi Halk edebiyatı geleneğinin değişmez ölçüsü hece ölçüsüdür.
Şiirde hece ölçüsünü bulma
Bir şiirde hece ölçüsünü bulmak için şiirin her bir mısraı ve bu mısrada yer alan kelimelerin hece sayısı parmak hesabı ile sayılır. Her mısraın aynı hece sayısına sahip olması ve şiirin sadece bu kural ile yazıldığının görülmesi şiirin hece ölçüsü ile yazıldığını gösterir.
Not: Aruz vezninde de birçok mısra aynı hece sayısına sahip olabilir. Bu sebeple şiirin hece ile yazıldığı ancak hecelerin sadece sayı uyumu taşıdığı, açıklık – kapalılık durumunun dikkate alınmadığı incelenerek söylenebilir.
Örnek:
Ak/şam o/lur, gü/neş gi/der şim/di bu/ra/dan (13 hece)
Ga/rip ga/rip ka/val ça/lar ço/ban de/re/den (13 hece)
Pek körpesin, esirgesin seni yaradan. (13 hece)
Gir sürüye, kurt kapmasın gel kuzucağım! (13 hece)
Sonra yârdan ayrılırsın, âh yavrucağım! (13 hece)
Hece Kalıpları:
Hece ölçüsünün bilinen üç kalıbı vardır:
11’li Hece Ölçüsü: Halk edebiyatında koşma nazım biçiminde kullanılan en yaygın hece kalıbıdır.
8’li Hece Ölçüsü: Semai ve Varsağı biçiminde kullanılan bir kalıptır.
7’li Hece Ölçüsü: Genellikle maniler bu kalıp ile yazılır.
Bunun dışında hece ölçüsü her kalıpta yazılabilir.
Hece Ölçüsü ve Hecede Durak
Heceler ölçüye göre şu şekilde duraklara ayrılır:
4+4+3:11 / 6+5:11 / 4+4:8 / 5+3:8 / 4+3:7 / 5+2:7
Bir şiirde duraklar şiir okunarak belirlenir. Şiiri okurken duraksadığımız yerler ayrılır. Durak bulunurken kelimeler bölünmez.
Hece Örnekleri:
Mert/ da/ya/nır/ (durak)na/mert ka/çar(4+4:8’li hece)
Meydan gümbür gümbürlenir
Şahlar şahı divan açar
Divan gümbür gümbürlenir
Örnek:
Gurbet o kadar acı
Ki/ ne/ var/sa(Durak) i/çim/de, (4+3:7’li hece)
Hepsi bana yabancı,
Hepsi başka biçimde!
Örnek:
De/rin/den/ de/ri/ne/ (durak)ır/mak/lar/ ağ/lar,(6+5:11’li hece)
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi.
Ey suyun sesinden anlayan baðlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi?
Aruz Ölçüsü: Arap edebiyatından İran edebiyatına oradan da Türk edebiyatına geçmiş hecelerin uzunluk ve kısalık esasına dayanan bir uyum kuralıdır. Aruz ölçüsünde heceler uzun okunma ve kısa okunma özelliklerine göre ayrılır.
Not:Türk dilinde uzun ünlülerin bulunmaması nedeniyle, aruz ölçüsü dilimize bol bol Arapça ve Farsça sözcüklerin girmesinde büyük rol oynamıştır.
Gerçekte aruz, en çok Arap dilinin özelliğine uyar. Bugünkü bilgimize göre, edebiyatımızda aruzla yazılan eser Kutadgu-Bilig’dir. (1069; Yusuf Has Hacip) Türk aruzuna en başarılı hizmeti dokunan şairler Tevfik Fikret, Mehmet Âkif ve Yahya Kemal Beyatlı oldu.
Aruzun Özellikleri
Acık Hece(Kısa hece): Aruz vezninde kısa sesliyle biten heceye denir. (Ünsüzle biten) Ayırmada (.) ile gösterilir:
se - ma – yı
(.) (.) (.)
Kapalı Hece (Uzun hece): Aruz vezninde sessizle biten (al, aç, ok, us...) heceler; (â, û, î) gibi uzun sesliler; (bâ, lâ, sî) gibi uzun seslilerle kurulmuş heceler; (bak, tut, sev) düzeninde üç harfli heceler; (alt, ört, üst) gibi heceler Türkçe (sırt, kurt, pars, kürk) gibi dört harfli heceler kapalı hecedir. Ayırmada çizgi (-) ile gösterilir.
Çok Uzun Heceler: Arapça ve Farsçadan gelme uzun seslilerle kurulan (âb, ûl) gibi üç sesli heceler - (derd, genç, serd, şevk) gibi dört sesli heceler, yerine göre bir buçuk hece değeri alırlar. Ayırmada birinci kapalı, ikinci açık (-.) iki hece gibi gösterilir.
Son Hece:Dize sonlarında her hece - açık da olsa - kapalı olarak gösterilir.
Aruz Kalıpları:(Nazım) Arap vezniyle yazılmış bir manzumenin veznini bulabilmek için aruz kalıplarını bilmek gerekir. Arapçada "faale" fiilinden birtakım parçalar türetilmiştir. Hece sayıları 2 ile 5 arasında değişen bu parçalar birleşerek kalıbı oluşturur. Her kalıbın ayrı bir ahengi vardır.
Genellikle Türk şairleri on birli kalıpları kullanmışlardır.
Düz Kalıplar:
a- Fe û lün / Fe û lün / Fe û lün / fe ûl
Açılmaz ne bir yüz ne bir pencere
Bakıldıkça vahşet çöker yerlere. (Tevfik Fikret)
A çıl maz / ne bir yüz / ne bir pen/ ce re
b- Fâ i lâ tün / fâ i lâ tün / fâ i lün
Merhaba ey / cân-ı cânan / merhaba (S. Çelebi)
Başka âşıklardan almışsan nefes
Başka yerden / başka vâdilerden es. (F.N.Çamlıbel)
c- Fâ i lâ tün / fâ i lâ tün / fâ i lâ tün / fâ i lün
Fikri hür ir/fânı hür vic/dânı hür bir/ şâirim.(T. Fikret)
Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi
Olmayâ devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.
(K. Sultan Süleyman)
Karışık Kalıplar:
Fe i lâ tün/me_fâ i lün/fe i lün (fâ’lün) (Fâ i lâ tün)
Şüphe bir nûra doğru koşmaktır. (T. Fikret) Bu karanlıkta sevgilim ikimiz
Me fâ i lün/fe i lâ tün/me fâ i lün/fe i 1ün (fâ’lün)
Güzel düşün, iyi hisset, yanılma aldanma.
Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma. (T. Fikret)
Serbest Aruz (Serbest Müstezat):Servet-i Fünûn döneminde kullanılan bir ölçüdür. Aruz kalıplarından bazılarının parçalanmasıyla oluşturulmuştur.
Örnek:
YOLLAR (Ahmet Haşim)
Bir lamba, hüznüyle
Mef û lü/Mef û 1ün
Kısıldı altın ufuklarda akşamın güneşi.
Me fâ i lün/Fâ i lâ tün/me fâ i lün/fe i 1ün (...)
Yollar
Fâ’lün
Ki gider kimsesiz tehi ebedî.
Fe i lâ tün/me fâ i lün/fe i 1ün (...)
Onlar
Hangi bir belde-i hayâle gider
Böyle sessiz ve kimsesiz şimdi?
(Göl Saatleri, 1921)
Takti: Aruz ölçüsüyle yazılmış bir şiirin aruz kalıbını çıkarma işlemidir. Önce hecelerin ses değeri belirlenir; sonra seslerden kalıbın her bir parçası; sonuçta da aruzun kalıbı belirlenir.
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden (A. Haşim)
Me fâ i lün/fe i lâ tün/me fâ i lün/Fâ’lün
Aruz Ölçüsünün Kuralları – Aruz Ölçüsü Bulma:
Aruz Kusurları
Aruz ölçüsünün Arap edebiyatına ait olduğunu, oradan İran’a (Fars) ve daha sonra Türk edebiyatına geçtiğini söylemiştik. Bu ölçünün Türkçeye uyarlanmasında zaman zaman zorlanmalar ve sorunlar da yaşanmıştır. Arapçanın fonetiği ile Türkçenin fonetiğinin farklı oluşları aruz ölçüsünü kullanan şairleri "aruz kusurları" oluşturmaya zorlamıştır. Bu kusurlar Arap edebiyatını oluşturan şiirlerde görülmez. Bu kusurları, şiirin kalıbını oluşturmadan (Takti) belirlemek doğru olur.
1- Vasl:"Bağlayış, ulama" demektir. Sonu ünsüzle biten bir sözcüğü, ondan sonra gelen sözcüğün ünlü harfine bağlamaktır. Ulama, ölçüde yan yana iki açık hece gerektiği zaman yapılır. Ulama yapılırken sözcükler arasına bir (y) işareti konularak belirtilir.
Hürr (vasl:hürolmak) olmak eğer ister isen olma cihânın
Zevkında safâsında gamında kederinde (Ziya Paşa)
Kalıbı: Mef û lü/Me fâ î lü/me fâ î lü/Fe û lün
Not:Ulama, bir aruz kusur olmayıp Türkçenin ses özelliğinden kaynaklanır.
Ulamayı, aruz kalıplarını verirken de uygulamıştık.
2- İmale:"Çekme" demektir. Ölçüde, kapalı hece gereken yerlerde açık heceyi biraz uzatarak okumaktır. İşareti (—)’dir.
Dehân-ı gonceyi bâz et zebân-ı süseni ter kıl
(Dehanı: -nı hecesi uzatılarak kapalı gösterilir.)
Kalıbı: Me fâ î lün/Me fâ î lün/Me fâ î lün/Me fâ î lün
3- Med:"Uzatma" demektir. Yani iki kapalı hece arasında bir açık hece bulunması gerektiğinde sonu bir uzun ünlü ve bir ünsüzle biten birinci heceyi imaleden biraz daha uzun okumaktır. Bir ses sanatı olarak da kabul edilir. Bir sesi bir buçuk sese çıkartmadır.
Ya bir nigâha dahi tab yok mu çeşminde
O nâz haspası tâ berele bî-mecal midir (Nedim)
Me fâ i lün/fe i lâ tün/me fâ i lün/fe i lün
Yâr hâli dilimi zâr bilüptür bilürem (Fuzüli)
Dili zârımda ne kim var bilüptür bilürem.
Fe i lâ tün/fe i lâ tün/fe i lâ tün/fe i lün
4- Zihaf: "Kısma" demektir. Aruzda, ölçü zorunluluğuyla Arapça ve Farsça sözcüklerdeki uzun bir heceyi kısa okumaktır. Bu da imale gibi güzel kullanılmadığında bir ölçü kusuru sayılır.
Ol kadar âsûde âlem sâye-i adlinde kim
Hâb-gâh eyler gazâle peh-lû-yı şîr-i neri
fâ i lâ tün / fâ i lâ tün /fâ i lâ tün/fe i 1ün
"âsî" sözcüğündeki "î" uzun hece kısa okunmuştur.
5- Kasr:"Kısa kesme, kısaltma" demektir. Aruzda uzun olan Arapça, Farsça bir sözcüğü "hafifleştirerek" okumaktır. Yani "mâh" yerine "meh", "şâh" yerine "şeh" "nigâh" yerine "nigeh" denmesi gibi.
Ol şeh-suvâr-ı mülk-i saadet ki rahşına (Bak!)
Mef û lü/fâ i lâ tü/me fâ î lü/fâ i 1ün
Bu beyitte aslı uzun olan "şâh-süvâr" sözcüğü "şeh-süvâr" biçiminde kısaltılarak okunmaktadır.
Divan edebiyatında şairler, İstanbul yerine Stanbul, Eflatun yerine Flâtun demişlerdir zaman zaman.
Bu şehr-i Stanbul ki bîmisl-ü behâdur
Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedadır.
(Nedim)
6- Sekt-i Melih:Sözlük anlamı "güzel kesme, güzel durgunluktur. Yalnız mef u lü/me fâ i lün/fâ û 1ün kalıbında yapılır ki "mef û lü/me fâ i 1ün" parçalarındaki "-lü" ve "me-" açık hecelerinin birleşerek bir uzun hece oluşturmasıyla bir uyum kesikliği yaratmaktır. Bu durumda ölçü mef û lün/fâ i lün/fâ û 1ün kalıbına girer.
Bir yoldu parıldayan gümüşten
Mef û lü/me fâ i lün/fe û 1ün
Gittik hahs açmadık dönüşten
Mef û lü/fâ i lün/fe û 1ün
GECE (Yahya Kemal Beyatlı)
(...)
Mevsim sonu öyle bir zaman ki
Gaîb bir mûsikiydi sanki
Bu şiirin üçüncü beyitinde de sekt-i melîh vardır.
Aruzun Tarihi Gelişimi
Türk edebiyatında özellikle Cumhuriyet ve sonraki kuşak şairlerinden aruz ile şiir yazanların sayısı çok azdır. Bu dönemde Mehmet Âkif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hâşim şairlik hayatları boyunca aruzu bırakmamıştır.
Serbest Şiir: Edebiyatta herhangi bir kural gözetilmeksizin yazılan şiirlerde ölçü, serbest olarak adlandırılır. Bu şiirler serbest olmasına rağmen bünyesinde belli bir ahenk ve ritim taşır. Serbest şiirlerde ölçü ve kafiye aranmaz. Bir şiirin serbest olduğunu anlamak için diğer ölçüler ile kıyaslarız. Hece ya da aruz ile yazılmayan bir şiir serbest ölçülü olarak nitelenir. Serbest ölçü ile şiir yazmak dışardan çok kolay görünebilir. Halbuki bir şiirde herhangi bir kurala ölçüye dayanmadan ahenk ve uyum yakalamak çok zordur.
Serbest ölçü ile şiir yazma geleneği ilk defa Türk edebiyatında Milli edebiyat döneminde görülür. Özellikle Cumhuriyet döneminde Garipçiler şiiri tamamen ölçüsüz ve diğer kuralları dikkate almadan yazmışlardır.